BBDO, Virtua Araştırma ve MediaCat dergisinin iş birliğiyle sürdürülen araştırma kapsamında antropologların 1000’in üzerinde çalışanın katılımıyla gerçekleştirilen araştırmanın verileri, Y jenerasyonunu kendinden önceki kuşaklarla kıyaslamak ve daha derinden anlamak için yeniden değerlendirildi.
Araştırmada, 1980’ler ile 1990’larda dünyaya gelen ve iş dünyasının kodlarıyla uyuşmazlıklar sergileyen Y kuşağı incelendi. Literatür taramasında yerli ve yabancı pek çok blog, gazete ve dergi yazısının yanı sıra bu konuyu irdeleyen araştırma verileri de araştırmaya dahil edildi. Ardından, antropologla yapılan ve 1.000’in üzerinde çalışanın katılımıyla gerçekleştirilen araştırmamızın verileri, Y jenerasyonunu kendinden önceki kuşaklarla kıyaslamak ve daha derinden anlamak için yeniden değerlendirildi.
Araştırmaya göre Y Kuşağı ve Hippiler arasında çok önemli benzerlikler tespit edildi. Bu 6 önemli benzerliği şöyle sıralayabiliriz;
- Her iki jenerasyon da kent kökenli ve iyi eğitimli.
- Hem Hippilere hem de Y Kuşağına göre ‘Hayat bir yolculuk ve önemli olan istikamet değil menzil.’
- Her ikisi de yönetilmek değil yol gösterilmek istiyor ama kendi bildiğini okumaya eğilimli. Hata yapmaktan korkmuyor, hayatta her şey bir deneyim.
- Güçlü bir üst-anlatıdan yoksunlar. Yani din veya ideolojilerin sağladığına benzer net bir yol haritası ya da ulaşılacak/ulaşılması arzulanan nihai bir amaçları yok.
- Katı hiyerarşiye ve otoriteye karşı tepkili. Tepkisini yüksek sesle dile getirmekten çekinmiyorlar.
- Büyük organizasyonlu müzik etkinlikleri ve sosyal aktiviteler gibi eğlenceyle iç içe geçmiş aşırılıklar içeren pratiklerle öz imajını oluşturuyorlar.
Y jenerasyon mu? Modern hippiler mi?
Sıklıkla “darbe çocukları”, “apolitik kuşak” olarak da adlandırılan Y jenerasyonu, 1970’li yılların Amerikan hippilerini andıran pek çok özelliğe sahip.
Tıpkı Amerikan hippi jenerasyonu gibi ailelerin sağladığı öz-sermayeyle var olmakta ama sosyalleşme partneri olarak akrabaları veya yakın çevresi yerine kendisiyle benzer özellikler gösteren yaşıtlarına yönelmekte:
“İş arkadaşlarımla ortak özelliklerimiz var tabi. Genç olmamız, aynı dili konuşmamız ve birbirimize karşı anlayışlı olmamız gibi. Abimle aramızda 10 yaş var, iş arkadaşlarımla abimle anlaştığımdan daha iyi anlaşıyorum.” (Erkek, 29)
Teknolojik gelişmelerin tavana vurduğu bir dönemde var olan Y jenerasyonu, buluşmak için fiziksel alanlara mahkûm olan hippilerin aksine bu ihtiyacını, Facebook, Twitter ve bloglar vasıtasıyla sosyal medyada karşılıyor. Ancak Y jenerasyonunun, hippilerle en büyük ortaklığı, hiyerarşi ve otoriteye karşı olan tutumları. Y jenerasyonu, tıpkı hippiler gibi, katı hiyerarşilere, dayatma yöntemlere ve liderlik pozisyonlarına alerji sahibi ve otoriteyi yüksek sesle eleştirmekten çekinmemekte;
“İnsanları müdür, şef olarak ayırmak değil de o kişiye kişi olduğu için değer vermek gerek, yani çalışanlara şahsi muamelenin burayı daha mutlu ve keyifli bir yer haline getireceğini düşünüyorum.” (Kadın, 27)
Otorite karşıtlığını bir başka şekilde, kendisine verilen işi, iş tanımları çerçevesinde değil, uygun gördüğü şekilde, kendi geliştirdiği yöntemlerle bitirmeyi tercih ederek de gösteriyor. Bu nedenle unvanlar, kurumsal kimlik gibi faktörlerdense mesai arkadaşlarıyla kurduğu ilişki ve iş yerinin sağladığı iş dışı (kaynaştırıcı) faaliyetler, kimlik ve aidiyetlerini oluşturmada ön plana çıkıyor. Nitekim bu özellikleriyle de, uluslararası ve sıra dışı etkinlikleri (Woodstock) ile hatırlanan hippilere benzemekte ve festivallere olan düşkünlükleri (Rock’n Coke, Efes One Love) ya da şirket içi happy – hour, free – Friday gibi uygulamalara taraftar olması da dikkat çekiyor.