Site icon MediaCat

Taha Akyol: Sıkıyorsa darbe yapsınlar!

Türkiye gündemi için temcit pilavı oldu türban meselesi. MediaCat‘e konuşan Taha Akyol, bu ülkenin pek çok inişi çıkışına şahit olmuş, hatta idamla yargılanmış bir köşe yazarı olarak demokrasiden umudunu hiç kesmemiş.

Yeni çıkan ‘Ama Hangi Atatürk?’ adlı kitabında Atatürk’ün farklı algılanışlarından bahsediyor Akyol. Şu anki iktidarın ve muhalefetin örnek alması gereken taraflarını konuştuk Akyol’la. Ve tabii gündemin türban konusuyla kavrulduğu ve iktidar-muhalefet arasında idama göndermelerin yapılmaya başlandığı bu günlerde türban korkusunun nereden kaynaklandığını, yaşadığı bunca şeye rağmen demokrasiye karşı umudunu nasıl yitirmediğini ve Çalık Grubu’nun medyayı nasıl etkileyeceğini de…

Türkiye’de yine darbeler, idam sehpaları görür müyüz? Malum Baykal, Erdoğan’a gönderme yaptı…

Baykal’ınki çok talihsiz bir açıklama. Erdoğan da keşke bu kadar tepkisel olmasaydı tabii. Ama bence asla görmeyiz bir daha böyle şeyler.

Nasıl emin olabiliyorsunuz? İdamla yargılanmış bir köşe yazarı olarak korkuyu içinizden nasıl atabildiniz?

Uzun bir süreç bu elbette. Türkiye’de bir darbe olduğu an Türkiye Kıbrıs’ı kaybeder, milli gelir yarıya düşer, dünyada ayakta duramayacak hale gelir. Eskiden borsa, Avrupa İnsan Hakları, AB ambargosu falan yoktu burada. Artık bu riskler göze alınamayacak kadar büyük. Şimdi sıkıyorsa darbe yapsınlar. Bugün PKK ile mücadelede Amerika’nın, Avrupa’nın politik desteğine sahipsek demokrasi eskisine göre daha itibarlı hale geldiği içindir. Artık Türkiye’de darbeye karşı sokakta yürüyecek insanlar, üniversiteler var. Eskisi gibi eli kolu bağlı gözyaşı dökecek Anadolu köylüsü yok.

Tarih tekerrürden ibarettir denir. Şu anki durum neyin tekerrürü?

Türkiye 1950’de İsmet Paşa ile seçimlere giderken Batı dünyasında yer almak için gitti. Batılılarla ittifak yapacaksanız, demokrasiye geçeceksiniz. Fakat o dönemde Yakup Kadri ne kadar korkuyor ki bu durumdan ‘Eyvah sandıktan gericiler çıkacak, bizi kesecek’ diye roman yazıyor. Sağlıklı mı bu? Çok ciddi, gerçek ama asılsız ve temelsiz bir korkuydu. Ama vardı. Bu korku zamanında Menderes’e karşı militan bir muhalefet yarattı. Paranoya ve korku, dedikoduyu da besler. O dönemde bir dedikoduya göre Menderes üniversiteli gençleri makineye atıp kıyma yapmış. Şimdi gülünç ama o dönem insanlar inanmış buna. İsmet Paşa komisyon kurdurmuş bunu araştırtmak için. Sonuçta böyle bir şey olmadığı ortaya çıkınca da “Bunu söylemeyin kimseye, bırakın herkes öyle bilsin” demiş. Bu korku ta buralardan geliyor aslında. Zamanında genlerimize işletilmiş irtica korkusu bugün hala bizi korkutuyor.

Medyada hareketli günler yaşanıyor. Köşe yazarları gazete, gazeteler el değiştiriyor. Bu arada kimi köşe yazarlarının sert tepkilerine tanık oluyoruz. Gazete sahiplerine karşı bir anda değişen tepkileri haklı buluyor musunuz?

Bunu ahlaki bulmuyorum. Ben de CNNTurk’ün genel müdürüyken uzaklaştırıldım. Yerime Nuri Çolakoğlu getirildi. Elbette rencide oldum ama kimseyi suçlamadım. Tepki ve eleştiri normaldir. Ama eleştirinin ötesinde bunu bir kampanyaya dönüştürmek veya şahsi bir yatırım aracı olarak kullanmak çok yanlış. Eğer bir grup sizi taşıyamaz hale geldiyse suç tek taraflı değildir. İnsanlara küfrederek, fanatizmi, öfkeyi kaşıyarak, o grubun sakin ve soğukkanlı kitlelerden kopmasına yol açıyorsanız taşınamaz hale gelirsiniz. Medya bir serbest meslektir. Muhabiri, dizgiciyi, editörü işten çıkarıyorsunuz, kıyametler kopmuyor ama köşe yazarını bundan ayrı tutuyorsunuz. Bu olmaz. Basında yükselmenin yolu tahrikçilik yapmak değildir. Bu tarz hareketler inandırıcılığı da sarsar.

Malum burası Türkiye. Siz bir gün mecbur kalsanız Milliyet’i terk etmeye, nereye gidebilirsiniz?

Ahmet Çalık benim şahsen tanıdığım bir dostumdur. İhaleyi aldığını duyunca aradım, yurtdışındaydı. Sekreterine not bıraktım: “Hayatının sonuna kadar Doğan Grubu’nda kalacak biri olarak, kendisinin Sabah ve ATV’yi almasından büyük mutluluk duydum. Lütfen tebriklerimi iletin” dedim; ki aklına gelmesin: “Acaba ayrılmak ister mi bulunduğu yerden?” diye. Yarın bir gün bir şey olur ayrılmak zorunda kalırım, o ayrı. Ama ölene kadar Doğan Grubu’nda yazmak istiyorum.

Söyleşinin tamamını MediaCat Nisan sayısında okuyabilirsiniz.

ROPÖRTAJ: Selin Akıncı
Exit mobile version