Pişmanlıklarla gölgelenmemiş bir ömür herkesin hayali. Öte yandan Daniel Pink’e göre, çoğumuzun başarısızlık olarak kodladığımız bu duygudurum büyük başarılar için kıymetli bir itici güç olabilir. Kasım ayında Brand Week Istanbul sahnesinde yer alacak Pink ile bir araya gelerek pişmanlığın karanlık sularında define avına çıktık.
Pişmanlığın kültürel olarak değişkenlik gösteren bir mefhum olduğuna inanıyor musunuz? Farklı ülkelerde, kültürlerde pişmanlık konuları nasıl çeşitleniyor?
Cevabını World Regret Survey’de bulmaya çalıştığım, hayli ilginç bir soru bu. Bulduğum şey ise, şaşırtıcı bir biçimde, insanların pişmanlıklarının tahminimden çok daha evrensel olduğu. Listelenen pişmanlıklar arasındaki coğrafi temelli farklılıklar görece az.
Elimdeki veritabanı, kabaca, devasa bir hesap tablosuna benziyor. Pişmanlıklar için ayrılmış geniş bir kolonu var. Katılımcılardan ise yalnızca cinsiyet, lokasyon ve yaş bilgisi alıyorum. Gönderilen pişmanlıkları size bu üç bilgiyi gizleyerek gösterseydim, hangi pişmanlığın hangi coğrafyadan çıktığını tahmin etmekte güçlük çekerdiniz bence. Okuduğunuz pişmanlık İstanbul’da yaşayan birinden mi geliyor yoksa Kuala Lumpur veya New Mexico’da yaşayan birinden mi? Farklı ülkelerden gelen pişmanlıklarda beni gerçekten hayrete düşürecek ölçüde evrensellik söz konusu.
Bu türde bir farklılığı hissettiğiniz hiçbir istisna olmadı mı?
Böyle bir farklılığı gözlemlediğim ufak bir kategori var: Ahlaki pişmanlıklar. ABD gibi daha bireyci kültürlerde, ailenize saygılı davranmamış olmanın pişmanlığını hissetmeyebilirsiniz. Öte yandan, bazı Asya kültürlerinde, durum bunun tam tersi olabiliyor. Ancak, hayli şaşırtıcı olan bu farklılaşma son derece mütevazı ölçüde.
Akademisyenlerin konuyla ilgili ortaya attıkları fikre bir bakalım… Pişmanlık, bilişsel makinemizin bir dişlisidir. Kültürel bir yanı olduğuna şüphe yok ama esasında beynimizin bir parçası. Sizi ve beni birbirimizden ayıran koca bir okyanus var, yine de beyinlerimiz çok ama çok benziyor… Ve her iki beyin de bu hissi deneyimlemeye önceden programlanmış durumda.
Araştırma kapsamında bugüne kadar karşılaştığınız, size en çok dokunan pişmanlık hangisiydi?
Paylaşılan ilk 50 bin pişmanlığı tek tek okudum. Hepsi de duygu yüklü ve empati kurulabilecek türde pişmanlıklardı. Yaptığım bir diğer şey ise, herkesin anonim olduğu bu araştırmaya katılanlar arasından dileyenlerle pişmanlıkları hakkında detaylı bir mülakat yapmaktı. Neredeyse her üç katılımcıdan biri konuşmayı kabul etti.
Dinlediğim tüm hikâyeler son derece ilgi çekici olmakla birlikte, en ilginç bulduğum iki tür pişmanlıktan bahsedeyim size. Biri, dokuz yaşındayken bir kıza zorbalık yaptığı için pişmanlık duyan ABD’li bir kadındı. Dokuz yaşındayken. Pişmanlığı hakkında konuştuğumuzda gözyaşlarına boğuldu çünkü 40 yıl önce yaptığı bu hareketten hâlâ utanç duyuyordu. 50 yaşında bir kadından bahsediyorum. Bu hikâye bana şunu söylüyor: Hepimiz iyi insan olmak istiyoruz ve diğer insanlara zarar vermememiz yönünde ahlaki bir fikir birliğindeyiz.
Bir diğer örnekse dostlarıyla bağları kopanların yaşadıkları pişmanlık. Bu türde bir pişmanlığa sahip olan katılımcılar şöyle diyorlardı; “Ah, onunla eskiden arkadaştık, 10 yıl önce o kadar iyi dosttuk ki… Ama onunla bir süredir konuşmadım ve şimdi konuşmaya çalışırsam çok garip kaçacak, beni umursamayacaktır…” Bu pişmanlığı taşıyanlar, onlarla konuştuktan sonra bana “Biliyor musun, ona bir e-posta yollayacağım” diyerek eski dostlarıyla yeniden bağlantı kurdular. Yüzlerce insanın benimle konuştuktan sonra davranışlarını değiştirdiğini fark ettim –ki bu da, bir yazar olarak, benim için can sıkıcı bir durum çünkü hikâyem değişip durdu. Anlarsınız ya, onlarla konuşuyordum, hikâyelerini yazıya döküyordum ve sonrasında bana “Hey Dan, bil bakalım az önce ne yaptım?” diye e-posta atıyorlardı. İçimden şöyle düşünüyordum: “Ah be, hikâyemi değiştirdiğin için her şeyi en baştan yazmak zorunda kalacağım.”
Doğru baş edilen pişmanlığın üç faydası olduğunu söylüyorsunuz: karar verme yetimizi keskinleştirmek, farklı görevlerdeki performansımızı ivmelendirmek ve mânâ bulma, bağlantı kurma hislerimizi güçlendirmek. Pişmanlıklarla hakkını vererek baş etmek için nereden başlamalıyız?
Sistematik yaklaşmanız gereken üç aşamalı bir süreç bu. Diyelim ki üniversitede sıkı çalışmadığım için pişmanım. Bu temel pişmanlığa bakışım üç adımda olacak: içeriye, dışarıya ve ileriye.
Pişmanlık söz konusu olduğunda yapacağımız ilk şey o pişmanlığı kendi içimizde düşünmek olmalı. Bu, ilk adım. Hata yaptığımız çoğu sefer kendimize karşı yıkıcı bir tutum sergileriz, zalimleşiriz. Kendimizle, bir başkasıyla hiç konuşmayacağımız sertlikte konuşuruz. Bunu yapmayın. Onun yerine, ilk adımınız, kendinize horgörüyle değil hoşgörüyle yaklaşmak olsun. Pişmanlıkların insan olmanın parçası olduğunu ve herkesin bu tür pişmanlıklar hissettiğini bilin… Ve unutmayın, pişman olduğunuz o seçim, hayatınızda yalnızca bir ânı temsil ediyor; tüm hayatınızı değil.
İlk adımı atıp biraz rahatladıktan sonra atacağınız ikinci adım dışarıya doğru olmalı. Pişmanlıklarımızdan bahsettiğimizde, hislerimiz genellikle soyut, biçimsiz, pusludur. Olumlu hislerin iyi, olumsuz hislerin kötü gelmesinin nedeni budur. Pişmanlıklarımız hakkında konuştuğumuzda hatta her gün on beş dakikamızı pişmanlıklarımızı yazmaya ayırdığımızda o pişmanlığı soyutluktan alıp somut bir şeye dönüştürerek daha az tehditkâr kılarız.
Üç gün boyunca, günde 15 dakikamı pişmanlıklarımı yazmaya ayırabilirim. Bu hesaplaşma, pişmanlığı anlamayı kolaylaştırarak beni işin sistematik kısmına götürecektir: Bu pişmanlıktan çıkarmam gereken bir ders var. İşte bu da ileriye attığım adım.
Kendimiz için ders çıkarma konusunda hayli kötü olma eğilimindeyiz, dolayısıyla yapabileceğimiz şeylerden biri de kendimize mesafe almak olabilir. Bence bu gibi durumlarda “En iyi arkadaşım bana böyle bir pişmanlığı olduğunu söyleseydi, ona ne cevap verirdim?” diye düşünmek gerçekten iyi bir teknik. Evet, üniversitede sıkı çalışmadın ama belki de hayal ettiğin işte ilerlemek için akıllıca çalışmaya başlayabilirsin. Her gün bir saatini bu uğurda harcayabilirsin. Yeterince bilgili olmadığına inanıyorsun, tamam, öyleyse her gün yarım saatini okuma yapmaya ayır. Hemen şimdi ajandanı aç ve her günün yarım saatini bu işe vakfet.
Özetle, yapılması gereken; içeriden kendimizi hoşgörüyle karşılamak, dışarıya çıkıp pişmanlığımızın mânâsını kavramak ve nihayetinde o pişmanlıktan ders çıkararak ilerlemek… Böylelikle o pişmanlığı, gelecekte daha iyisini yapmak için kendimize yakıt olarak kullanabiliriz.