Brand Week Istanbul bu yıl 6 – 10 Kasım tarihlerinde Zorlu PSM’de gerçekleşecek. Uluslararası alanda rüştünü ispatlamış isimler ve önemli konularla sektörün gündemini belirlemeye hazırlanan etkinliğin konukları arasında bulunan isimlerden biri de Fütürolog Dr. Morgaine Gaye.
“Food futurologist” unvanıyla, türlü disiplinlerdeki trendleri gıda sektörü için okuyup analiz eden Fütürolog Dr. Morgaine Gaye, bu alandaki en deneyimli ve sıradışı kişilerden biri. Gıda trendleri, sektörün kötü çocukları, bilim dünyasındaki bölünmeler ve pazarın reaksiyonları… Hepsini bu yılın Brand Week Istanbul konuşmacılarından Gaye ile konuştuk.
Mesleğiniz kulağa çok egzotik geliyor. Neler yaptığınızdan bahseder misiniz?
Gıda alanında çalışan bir fütürolog olarak, trend tahminlerinde bulunuyor ve bazen de gıda markaları için konumlandırma yapma ihtiyacı içinde olan reklam ajanslarıyla birlikte çalışıyorum. Örneğin meyve suyu kategorisi şu anda çok büyük değil. Müşterileri arasında bir meyve suyu markası olan reklam ajansıyla konumlandırma üzerine birlikte çalışıyoruz.
Bunun dışında gıda şirketleriyle yeni ürün geliştirme alanında da çalışmalar yapıyoruz. Bir tüketici olarak büyük ihtimalle daha önce hiç duymadığınız gıda malzemelerini tedarik eden şirketlerle de çalışmalar yürütüyoruz.
O halde trendlerle başlayalım. Siz “disruption”ı büyük bir trend olarak okuyorsunuz. Bunun yanı sıra yalnız yaşayan insanların sayısındaki artış ve teknoloji gibi başka katmanlar da var.
Yalnız yaşayan insanların sayısındaki artışın çok yönlü sonuçları var. Daha önce gıda markalarının reklamlarında kadını, ev işlerinden ve yemek yapmaktan sorumlu bir konumda görüyorduk. Ancak bunun üzerinden çok sular aktı. Artık erkekleri daha çok market alışverişinde görüyoruz. Erkekler gıda alışverişi, yemek yapma ve ev işleri konusunda en az kadınlar kadar öncül bir kitle olarak görülmeli.
İkinci olarak yalnız yaşama kültürünün artmasıyla, daha fazla sayıda restoran ve sosyal alanın paylaşıma açık şekilde tasarlandığını görüyoruz. Mesele insanları sosyal medyada bağlantılı hale getirmek değil, bunu fiziksel ortamlarda yapmak. İnsanların beraber yemek yedikleri; tabaklarını, masalarını paylaştıkları; beraber yemek yaptıkları hatta beraber ekmek pişirdikleri fırınlar revaçta.
Dijital teknolojiler açısından, şeker süsleme dünyasında acayip şeyler oluyor. Şekillerde farklılaşma iyi satan bir şey. Teknoloji tabii ki üretimde de müthiş bir rol oynuyor. Yeni yöntemler, DNA kategorizasyonu yapma, beslenme ihtiyaçlarını belirleme ve sonra bunları kullanılabilir formlar yaratma ve gıda ürünlerine dönüştürmede kullanılıyor.
Reklam ve markalamanın beslenme alışkanlıkları değiştirmede ve bu alandaki kültürel tabulara meydan okumada yetince güçlü olduğunu düşünüyor musunuz?
Bence bahsettiğiniz ikili, özellikle İngiltere’de çok güçlü. Ne yiyip yemediğimiz konusunda eğitimliyiz. Ambalajlar, fontlar, renkler, özellikler ve mesajlar… Hepsi teker teker çok güçlü unsurlar.
Zaman zaman gıda sektörünün kötü çocukları peydah oluyor. Önce şeker, son olarak da palm yağında gördük bunu. Pazar bu tip değişikliklere uzun vadede nasıl yanıtlar verecek?
Her zaman bir değişim var. 80’lerde kapalı kapılar ardındaki tartışmalarda; şeker kral, yağ ise kötü çocuk ilan edilmişti. Son 40 yılda yağı, kolesterol ve her türlü problem için suçladık. Çok sayıda yağ içermeyen ürün ürettik. Bunların hepsi pazarlama, doğru şeyler değil. Tıbbi bir yanı yok ancak öyleymiş gibi konumlandırılıyor. Şimdi ise şeker karşıtı bir savaşın içindeyiz. Bana kalırsa yine aynı şeyler. İyi ve kötü çocuklar her zaman olacak. Çarkın dönmesi için gerekli olan bu. Üstelik güçlü bir şey ve insanlar inanıyorlar.
Bu tip tartışmalar bilim adamlarını da ikiye bölüyor.
Bilim adamı mı? Bu kimin size ödeme yaptığına göre değişir. Eğer paranızı, şekeri teşvik eden bir şeker markasından alıyorsanız, şekerin o kadar da kötü olmadığını söyleyen birkaç araştırma bulursunuz. İlaçlarda da aynısı oluyor.