Geçtiğimiz günlerde MediaCat’in onuncusunu düzenlediği Marketing Forum’un ‘içeriğe dayalı pazarlama’ (content marketing) teması yurtdışından ve Türkiye’den pazarlama uzmanlarının konuşmacı olarak katılımıyla değerlendirildi.
Forum temamızın da gündemde olması sebebiyle ‘content marketing’ alanında PR ajanslarının durumu hakkında görüş almak istedik.
Firmaların content marketing stratejisinde PR ajansları nerede duruyor, ne kadar rol alıyor? PR ajansları müşterileri için içerik üretmeli mi? Üretmeli ise hangi tip içeriklerin PR ajansları tarafından üretilmesi uygundur?
Marjinal Porter Novelli’nin Metin Grubu Başkanı Aysun Babacan konuyla ilgili sorularımızı şöyle yanıtladı:
“Ne yapmalı da kitleyi, istenen davranışa yönlendirmeye yarayacak şekilde içerik geliştirmeli sorusu tüm iletişimcilerin ortak sorusu. İçeriği sadece bir şeyler paylaşmak olarak düşünmemeli, zira bir stratejiniz yoksa boşa zaman ve para harcanıyor demektir. ‘Ne istiyorum? Bunu neden yapıyorum? İçeriğin ne yapmasını amaçlıyorum? Kullanılabilecek en iyi içerik hangisidir?’ gibi sorular sormalıyız.
Yaptığımız her şey içerik anlamına geliyor, medya da bir içeriktir veya bir etkinlik de bir hikâye anlatır. Eğer ‘Facebook sayfamı bir sürü şeyle dolduracağım’ derseniz dar bir bakış açısı geliştirmiş ve asıl noktayı kaçırmış olursunuz. Ancak ilk olarak amacınıza karar verirseniz içeriği, mesajı ve yaratmak istediğiniz etkiyi belirleyebilirsiniz.
Örneğin, yeni bir ürün piyasaya sürüyorsanız, içerik merak ve farkındalık yaratmalı. Ancak ürün zaten uzun süredir piyasadaysa, insanları onun diğerlerinden farklı olduğuna ikna etmelisiniz. Birçok kişinin Facebook sayfanızı beğenmesi pek bir şey ifade etmez. Siz bir ürünün başka kimin beğendiğine bakıyor ve ‘en iyisi ben de beğeneyim’ diyorsunuz. Bu gerçekten onunla ilgili bir şey yapacağınız anlamına geliyor mu?
Eğer gerçekten ürünü denememi istiyorsanız, içerik sadece beni buna ikna etmemeli, aynı zamanda ürünün destekçisi olmamı sağlamalı. En iyi içerik, ortaya çıkan sonuçtur.
Yarattığımız içeriklere baktığımız zaman, en anlamlı olan içeriğin müşterilerin sesi olduğunu görüyoruz. Tam da bu nedenle, stratejiyle başlamalı, onunla ne yapacağınıza karar vermeli, içerikle tüketici davranışını nasıl etkileyeceğinizi hesaplamalıyız.
Amacımız farkındalık yaratmak mı, insanların ürünü konuşmasını sağlamak mı, onları denemeye ikna etmek mi yoksa yanlış bilgileri düzeltmek mi? Bu süreç pazarlamadan farklı değil. Dijital dönemin ilk zamanlarını düşünün, herkes bir Facebook veya Twitter hesabı almak için hücum etti. Neden? Genelde ‘bilmiyorum, bir hesabım olması lazım’ diye cevap verilir. Neden olduğunu onlara anlatmak ise bizim işimiz.
Buradaki ana fikir, bağlamı bulmaktır. Doğru içerik yaratmak istiyorsak, doğru bağlamı bulmalıyız. Mavi güneş gözlüğü kullanan kişilerin o gözlük hakkında neler söylediğini bulmanın ötesine gitmeliyiz. Örneğin mavi güneş gözlüğü kullananların aynı zamanda balık tutmaktan da hoşlandıklarını keşfedebiliriz. Şimdi onlara verdiğimiz mesajın nasıl değişeceğini, müşterilerimize sağlayacağımız avantajın nasıl artacağını bir düşünün! Bunu her ürün için yapabilirsiniz. Bütünlüklü bir bakış açısı nasıl yakalarım, daha anlamlı bir katılım nasıl sağlarım? Bunlara cevap aramalıyız.”
Selin Babacan