Site icon MediaCat

‘Hakem duruşumuzu korumamız lazım’

'Hakem duruşumuzu korumamız lazım'

“Meselesi olan adanmış markalar var. Ben jübilemi böyle bir markanın reklamıyla yapmak istiyorum. Hatta keşke kadınlarla ilgili bir marka olsa…” diyor Show TV Ana Haber Sprikeri Jülide Ateş. Kadın meselesini sahiplenen Ateş’ten medya sektöründe geçirdiği 25 yılın ardından tecrübelerini ve sektörün devinimlerini dinledik.

Haber spikerliği yalnızca bir sunum olmaktan çıkarak bir paylaşıma dönüştü. Etkileşim canlı yayınların güçlü bir parçası haline geldi. Ne düşünüyorsunuz bu değişim hakkında?

Maceramı bilenler bilir, haber spikerliği dışında hiçbir şey yapmadım. Biz 1991’de ilk çıktığımızda Prompter Autocue yoktu. 7.00-11.00 arası “İyi Günler Türkiye” diye bir program sunardım. O zaman canlı yayınlarda metrelerce fakslar okunurdu. Akış masalarımız hazırlanırdı, bütün betacam’lar konurdu masaya. Onun altına da bir kam spiker, yani kâğıtlar konurdu. Sonra spiker oralardan okur ve tükenmez kalemiyle düzeltmelerini yapardı.

Daha sonra bilgisayarla çalışmaya başladık. Yani bütün dönemleri yaşadık. Artık telefonun olduğu her yerden canlı yayın yapabiliyorsunuz. Herkes her şeyi kayıt altına alabiliyor. Mesela bizim şu an Whatsapp ihbar hattımız var. X kişi negatif ya da haber değeri taşıyan bir olay gördüğünde bizimle paylaşabiliyor. Ve hakikaten bunları haber olarak giriyoruz. Twitter, Facebook, Whatsapp ve aklınıza gelen tüm dijital mecralar haberciler tarafından kullanılıyor ve ileride de kullanılma potansiyelleri yüksek.

Haber üretim süreçlerinin dışında, sizin bir spiker olarak bu dönüşümde benimsediğiniz tavır nasıl değişti?

Benim marka değeri olarak, 25 yıl boyunca insanların evine girmişliğim var. 25 yıldır onların etik ve toplumsal değerlerine saygı gösteren biri oldum; onları rencide edecek hiçbir tavrım olmadı. Yıllarca birçok kanalda ana haber okudum, hep haberin içindeydim. Benim benimsediğim rol seyirciyle tamamen yatay hiyerarşi. Yani seyirciden daha akıllı ya da zekiyi oynamadan, onun algısına ve anlayışına güvenerek, temiz bir Türkçe’yle aktarım.

“Ben hiçbir partinin haberini sempati ya da antipatiyle okumuyorum. Benim yükümlülüğüm gerçeği vermek”

Benim şu an haber merkezinin desteğiyle şöyle bir konforum oluştu; bazı haberlerde yorum hakkım oluyor. Politik konularda yorum yapmak istemiyorum çünkü ne deseniz birilerini kızdırıyorsunuz. Bizim biraz da hakem duruşumuzu korumamız lazım. Seyirci benim siyasi görüşümü bilmek zorunda değil. Ben hiçbir partinin haberini sempati ya da antipatiyle okumuyorum. Benim yükümlülüğüm gerçeği vermek. Ancak yorum yapmaktan keyif aldığım ve kendimi mecbur hissettiğim konular var.

Ben 45 yaşında bir kadınım. Eğer o sandalyeyi işgal ediyorsam, kadınlara da bir borcum olduğunu düşünüyorum. Eğer ben bu kadar erkek egemen bir sektörde 25 yıl var olabildiysem, bu arkamda kadın desteğini de hissettiğim içindir. Özellikle kadın hakları, kadına şiddet, kadın-erkek eşitliği konularında son derece hassasım. Bu yorumlarımın seyircide karşılığının olduğunu bilmek beni çok mutlu ediyor.

Bir taraftan Turkish Philanthropy Funds’ın kadın-erkek eşitliği konusunda iyi niyet elçisiyim. 8 Mart’ta Borsa’nın gongu kadın-erkek eşitliği için çalacak. Onun sunumunu yapacağım. Elimin ulaşabildiği yerlerde, her türlü gönüllü kadın hareketi için kapımın açık olduğunu buradan söylemek isterim. Kadın meselesi, benim sahiplendiğim bir mesele.

“Bu sektörün bana verdiği en büyük ders şu oldu.” dediğiniz olumlu, olumsuz neler var?

Diğerkâm olmamayı öğrendim. Küçükken çok üzülürdüm; herkes beni sevsin, onaylasın isterdim. Artık onaylanma duygumu yitirdim. Ben kendime onay veriyorsam konu kapanmıştır. Onaylanma ve sevilme beklentimi azalttım.

Bunu insanlara kırgınlıkla söylemiyorum; bunun böyle olması gerektiğini keşfettim ve bu da beni özgürleştirdi. Beklentisiz oldukça özgürleştim ve müdanasızlaştım. Müdanasızlaştıkça da daha dik durdum ve ilerledim. Kişiliğimi eğip bükmedim, en büyük kazancım da bu oldu sanırım.

Artık ekranlar nasıl haber yüzleri talep ediyor? Normlar değişmiş olmalı…

Değişti ama yine de televizyon görsel bir mecra olduğu için -ki bunu bir eleştiri olarak söylemiyorum- insanlar fiziğe önem veriyorlar. Tabii bütün kriter bu değil. Şu an gündemi takip etmeyen, konusuna hakim olmayan insanlar teğet kalıyor ve yerlerinde sayıyorlar. Ancak aynı zamanda çok değerli genç arkadaşlarımızın geldiğini düşünüyorum.

Türk medyası müthiş bir otokontrol istiyor. Sizin otokontrol mekanizmanız nasıl işliyor?

Bir spikerin haberi iletmesi, her zaman çalıştığı kanalın sınırları içindedir. Hangi kanalda çalışıyorsanız, bu, o kanalın ilkelerini ve kurallarını benimsediğiniz anlamına gelir. Ben tamamen kendi fikrimi söylemek istiyorum derseniz, bir kanalda değil, freelance çalışmanız gerekir.

Tabii seneler içinde, siz o sınırlarla birlikte otokontrolünüzü geliştiriyorsunuz. Dezenformasyon olmayacak, kamuoyunun vicdanını rahatsız etmeyecek şeyleri siz zaten seneler içinde öğrenmiş oluyorsunuz. Canlı yayınlarda bu direkt devreye giriyor. Çünkü söyleyeceğiniz tek bir sözle, milyonları bir yere toplayıp, bir infiale, linçe yol açabilirsiniz. Siz de haliyle nesnel bir tavır içine giriyorsunuz. Çünkü ne kadar doğaçlama yapar ne kadar kendi fikirlerinize yer verirseniz, o bir haber programı, başka bir gazetecilik olur. Ama ben bir haber spikeriyim.

Peki, bu sınırlar bugün daha mı net?

Daha köşeli. Çünkü çok ayrıştık. Hepimiz bir öteki yarattık, karşımızdakini şeytan, kendimizi de melek ilan ettik. Dolayısıyla çok “şeytan” var. Bu yüzden her cümlenizde birileri tarafından taşlanmanız çok olası. Onun için haber merkezi olarak mümkün olduğu kadar nesnel, doğru detayla ve kamu ahlakını rencide etmeyecek haberler vermeye çok özen gösteriyoruz.

Verdiğiniz bir röportajda “Jübilemi bir reklamla yapmak istiyorum.” demişsiniz. Neden?

25 yıl boyunca çok reklam teklifi aldım ama çok azını çevirebildim. Haber spikerlerinin güvenirliği fazla olduğu ve senelerce insanlar bizim ağzımızdan doğruları duydukları için yüksek güvenilirlik kredisi oluşturuyoruz. Bu yüzden RTÜK bize reklam çevirmeyi yasaklıyor. Ancak şöyle bir durum var; reklam bir anlamda sizin şöhretinizin kremasıdır. Meselesi olan, adanmış markalar var. Ben jübilemi hakikaten böyle bir reklamla yapmak istiyorum.

Nasıl bir reklam projesi var hayalinizde?

Bir ucu da sosyal sorumluluk projesine dayansın. Öyle bir reklam çekelim ki, hem kamuya bir faydamız olsun hem de ürünün tanıtımı olsun. İleride bir markanın sözcüsü olmayı çok isterim. Hatta keşke kadınlarla ilgili bir marka olsa… Tabii bunun için de içi dolu, güvenebileceğim, değer verdiğim, doğru işler yapan bir marka olması lazım. Ancak şu an haber spikerliğinde kariyerimin doruğundayım. Show Ana Haber’de yaptığım işten çok mutluyum, tüm bunlar da Show’dan sonrası için.

Ne zaman öngörüyorsunuz bu jübileyi?

Ben bırakmayı düşünmüyorum. Show beni ne zaman bırakırsa…

Exit mobile version