Türkiye COVID-19 sürecinde şirketlere nasıl bakıyor? İletişimde en çok hangi mecraya güveniyor? COVID-19 sürecinde ve sonrasında iş dünyasından ne bekliyor? Marjinal Porter Novelli’nin CURIOCITY Araştırma ve Danışmanlık Şirketi ve iş ortağı Diyalog Araştırma ile birlikte Türkiye geneli 15 yaş ve üzeri 700 kişinin katılımıyla gerçekleştirdiği araştırma COVID-19 döneminde marka ve toplum algısına yönelik önemli çıktılar sunuyor.
Araştırmanın çıktıları şöyle:
- Türkiye’nin öncelikli gündemi yüzde 74 ile COVID-19’un yayılması. Onu yüzde 66 ile yiyeceklerin güvenli olması, yüzde 57 ile Türkiye ekonomisi ve yüzde 47 ile seçimler takip ediyor. İlk iki konu ağırlıklı kadınlar ve 35 yaşın üzerindekilerin daha yakından takip ettikleri olurken ekonomi gündemine ilgi oranı erkekler arasında ve 35 yaşın üzerindeki bireylerde yüzde 65 ve üzerine çıkıyor.
- Bireysel bağışta öncelikli konu başlıkları açlık ve işsizlik. Özellikle AB sosyo-ekonomik sınıftakiler arasında bu iki alanın önceliklendirmesi yüzde 55 seviyesine ulaşıyor. 15-24 yaşındaki gençleri bireysel desteğe teşvik edecek konu ise yüzde 38 ile çocuklara yardım.
- Salgınla mücadelede en etkin sektörler sıralamasında sağlık en başta geliyor. Onu, yiyecek hizmetleri (marketler, yemek siparişleri), taşımacılık ve medya takip ediyor.
- Katılımcıların yüzde 68’i şirketlerin ticari çıkarlar yerine çalışanların yararını önceliklendirerek kararlar almalarını doğru buluyor, yüzde 55’i firmaların paydaşlarının ihtiyaçlarını çözmesini bekliyor, yüzde 58’i virüsle mücadelede aktif rol oynayan şirketlerin alanlarında hızla ilerleyeceğine inanıyor. Toplum ve çevre için amaç güdümlü şirketlerin kabulü ise şimdiden yüzde 56 seviyesinde.
- Şirketlerin gelecek algısı COVID-19 döneminde nasıl hareket ettiğiyle şekilleniyor. Öyle ki bir şirketin bugünkü tavrının gelecekte o şirketle ilgili algısını şekillendireceğini söyleyenlerin oranı yüzde 67. Katılımcıların yüzde 77’sinin beklentisi şirketlerin toplum yararına hemen karar alması yönünde.
- Şirketlerin pandemi sırasındaki uygulamaları toplumun yakın takibinde. Araştırmaya katılanların yüzde 81, etik dışı davranışların bir şirketin müşteri olmayı bırakmaya karar vermeleri yönünde belirleyici olduğunu söylüyor. Bu tepkiler, 35-55 yaşlarında ve AB sosyo-ekonomik sınıftakiler arasında yüzde 85’i aşıyor. Salgın sırasında kötü karar verenler ile yardımda bulunan iş liderlerini hatırlayacaklarını söyleyenlerin oranıysa yüzde 79.
- Kurumsal yönetimde kolektif amaç belirleme ve odaklanma, pandemiyle birlikte kurumsal itibarın yeni belirleyicisi. Koronavirüsle mücadeleye destek sağlayan şirketlere güvenme, sadık olma ve bu şirketlerde çalışmayı isteme olasılığının daha yüksek olduğuna inananların oranı yüzde 72.
- Pandemiyle mücadelede aktif şirketler çalışan markası kriterlerinde de ilerliyor. Öyle ki koronavirüs mücadelesine destek veren bir şirketin, çalışanın şirketiyle gurur duyma, daha sadık hissetme, şirketin kendisine ilham vermesi gibi durumları da etkileme oranı yüzde 78.
- Şirketlerin pandemiyle mücadelede etkin olmalarını bekleyen toplum, aynı zamanda bu desteklerin kamuoyuna da açıklanmasından yana. Kamuoyuyla paylaşımın üçüncü taraf kaynaklarca (medya, hükümet, fenomenler) yapılması inandırıcı olma ihtimalini yarı yarıya etkilese de önemli olan mücadeleye dahil olan firmaların çabalarının samimi ve özgün olması (yüzde 67). Bu dönemde sessiz kalan ya da destek sağlamayan firmaların ürün/hizmet odaklı iletişimleri ise yüzde 65 oranında ilgisizlik olarak tanımlanıyor. Bu görüşler, 35 yaş ve üzerindeki bireylerde ve AB sosyo-ekonomik sınıftakiler arasında güçleniyor.
- COVID-19 şu anda mücadele gerektiren ana konu ancak katılımcıların yüzde 78’i topluma ve dünyaya etki eden diğer sosyal ve çevresel konuların da kesintisiz sürdürülmesinden yana.
- Salgından sonra yeni normalin ne olacağı merak konusu ve katılımcıların yüzde 62’si normalleşme çalışmalarını konuşmanın zamanı olduğunu düşünüyor.
- Şirketlerin mücadeledeki destekleri topluma ulaştırmada en yaygın kullanılan iletişim kanalı sosyal medya, medya haberleri ve söyleşiler. Bu iki güçlü kanalı takip eden üçüncü iletişim aracı ise reklamlar. Genelde yüzde 40’ın bilgi kaynağı olan reklamlar 15-24 yaşındaki gençler ve 35-44 yaşındaki yetişkinler arasında yüzde 47’ye ulaşıyor.