Amazon Internet of Things Baş Tasarımcısı Joanna Peña-Bickley’ye göre tasarımcıların omuzlarında yükselen sorumluluklardan bazıları; IoT’nin demokratikleşmesi, geleceği deneyimler üzerinden hayal etmek ve bağlantılı cihazlara dair etik sorulara her zamankinden daha fazla kafa yormak.
Dünyanın iklim ve mülteci krizi gibi sorunlarla olan mücadelesine, tasarımcılar hangi rollerle, nasıl dahil olmalı?
Bizim tasarımcılar olarak farkımız, paylaşımcı bir kulağa sahip olmamız ve insanları dinleme yetkinliğimiz. Bu da sorunları iyi bir çerçeveye oturtmamızı sağlıyor. Tasarımcıların üstelenecekleri rollerden ilki, belirli bir ölçekte değişimin orkestrasyonunu gerçekleştirmek. Bunun da bir kısmını, geleceği tahayyül etmek oluşturuyor. Bunu yaparken, ticarileştirmeye karşın meselelerin insanlara dokunan taraflarını iyice kavramalıyız.
Bugünü tasarımcılar için heyecan verici hale getiren gelişme; insanı ve deneyimi odağa aldığınızda, mutlaka en iyi geri dönüşleri aldığınız gerçeği. Çünkü biliyoruz ki tüketiciler de bu deneyimlerden mutluluk duyuyorlar. Tüm reklamları ya da pazarlamanın teşvik edici metotlarını bir yana koyun; karşımıza çıkan şey, en iyi tüketici deneyimlerinin, aynı zamanda şirketler için en fazla kârlılık yaratan şeyler olması. Bu yüzden iklim değişimleri gibi büyük sorunlara kafa yorarken tasarımcılar, bu sorunlara insanların nasıl karşılık vermeleri gerektiğine ve hangi yeni tür icatlara odaklanmamız gerektiğine odaklanmalılar.
NASA’nın kreatif direktörü Dan Goods’la yaptığımız sohbette, tasarımcılar olarak kendilerinin, mühendislerin ve bilim insanlarının projelerini, insanlığa olan faydaları üzerinden sorguladıklarını söylemişti. Aslında söyledikleriniz benzer bir yere çıkıyor.
Kesinlikle. Bunu tasarımcıların sahip oldukları bir armağan olarak görüyorum ben. İnsan odaklı tasarım yalnızca cep telefonlarınızda sahip olduğunuz bir şey değil. Aynı şekilde yalnızca dijital alanda değil, fiziksel alanda da var olan bir şey. Dijital tasarım sona erdi. Evet, bizler kodlarla yazılmış o dünyayı da bilmek ve anlamak zorundayız ama tasarımcılar bu dünya içinde, neyin insanlar için faydalı olabileceğini de çekip çıkarmak zorundalar. İster uzaya çıkan bir astronot ister krizlerin yarasını sarmaya çalışan bir mülteci isterse de bir ürün satın alan müşteri olsun… Hepsi de bizler için, bu deneyimlerin parçası olup onları yeniden hayal etmek için bir fırsat.
Tasarım etiği üzerine dönen tartışmaları nasıl yorumluyorsunuz?
Etik tartışmaları, hayatım boyunca tanık olduğum en üst seviyeye ulaşmış durumda. Data regülasyonları önemli bir konu. Ayrıca bugünlerde sosyal medya platformları, demokrasinin yaşadığı sarsılmalar için suçlanıyor. Ancak gerçek şu ki, enstrümanı kullanana bakmaksızın, enstrümanın kendisini nasıl suçlayabilirsiniz ki? Geçenlerde birisi, bu konuyu iyi özetleyen bir laf etmişti: Mein Kampf’ı mı yoksa kitabı yazdığı için Hitler’i mi suçlarsınız?
Sektör olarak mahremiyet konusunda daha sıkı şeyler yapmalıyız ve biz tasarımcılar bu konunun öncülerinden olmalıyız. Hep sorduğumuz o soru: Nasıl daha özel tecrübeler yaratabiliriz? Buradan doğan değer takası (value exchange) yalnızca hayatları kolaylaştırmaktan ibaret olamaz. Bu değeri üst seviyelere taşımak için insanların evlerine ve arabalarına giriyoruz. IoT ile yaptığımız şey bu. Bağlantılı ve otonom araçlar, akıllı evler, Z Kuşağı’na sağlayacağımız uçan sırt çantaları ve drone’lar… Tüm bunları tasarlarken bizler, bağlantılı cihazların güvenli olup olmadıklarına dair etik sorulara, hack’lenmelere karşı çözüm yollarına ve insanların mahremiyetini nasıl koruyacağımıza da kafa yormalıyız.
IoT yeni bir şey değil, ancak bağlantılı cihazlar için geliştirdiğimiz araçların demokratikleştiği kesin. Bu araçların demokratikleşmesi, yeni jenerasyon yaratıcılarla yaratılacak diyalog -insanı önemsemesi ve veri güvenliği bakımından- için çok önemli. Tek yönlü bir düşünce tarzının geçerliliğini yitirdiği kesin.