“Radyonun geleceği yok” cümlesini belki de ilk defa 1800’lerin sonunda William Thomson, nam-ı diğer Lord Kelvin sarf etmişti ve tabii ki kendisi bunu söyleyen son kişi olmadı. İnsanlığın, 20’nci yüzyılın sonunda başlayan dijital dönüşüm yolculuğunda bu cümlenin niceleriyle karşılaştık. Ancak güncel veriler radyonun geleceğinin parlak olduğunu kanıtlar nitelikte.
Son zamanlarda sıklıkla kulaklarımıza çalınan, radyonun öldüğüne ya da öleceğine dair felaket teorilerini çürüten taraf bu kez mecra verileri. Öyle ki hem globalde hem Türkiye’de istatistiklere göre artan radyo dinlenme oranlarıyla doğru orantılı olarak radyo reklam yatırımları da artış gösteriyor.
WARC’un Nisan 2018 tarihli Global Ad Trends raporu; 2008-2017 tarih aralığında her ne kadar 13,6 milyar dolar ile dünyanın en büyük radyo pazarı olan ABD’de radyonun gösterim temelli reklam pastasındaki payının yaklaşık yüzde 4’lük bir kayıp yaşadığını gösterse de, aynı zamanda sırasıyla Hindistan, Almanya, Avustralya, Kanada, İtalya ve Fransa’da radyonun pastadaki payının artmış olduğunu da ortaya koyuyor. Bu, radyonun global gösterim temelli reklam pastasında yüzde 1,6’lık bir düşüş yaşadığını gösterse de, ABD tablodan çıkarılacak olursa aslında radyonun puan artışı yaşadığını söylemek mümkün.
Aynı verilere göre radyonun 1000 gösterim başına maliyeti (BGBM) tüm medya mecralarının ortalamasından dört buçuk kat daha düşük. Öyle ki, yetişkin hedef kitlesi olan içeriklerde 30 saniyelik bir spotun ortalama BGBM’si radyoda 2,64 dolara tekabül ederken, tüm medya mecralarında yaklaşık olarak 12,20 dolara tekabül ediyor. Fakat WARC’un öngörülerine göre bu sene itibarıyla radyo BGBM’si yaklaşık yüzde 2,9 oranında artacak ve sırasıyla Hindistan, Çin ve Almanya pazarları 2018 sonunda BGBM’sinde en hızlı artış görülen pazarlar olacak.
Yüzde 5,5 büyüme
Globalde yaşanan radyo gelirlerinin artışı toplam 899 lisanslı radyo kuruluşunun bulunduğu Türkiye’de de kendisini gösteriyor. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun (RTÜK) güncel verilerine göre Türkiye radyo mecrası gelirleri 2017’de bir önceki yılın büyüme oranını geçerek yüzde 5,5 oranında büyüme kaydetmiş bulunuyor. Fakat bu büyümeden ulusal radyoların pek de pay almadığının altını çizmek gerek. Öyle ki, iki yıl önce yüzde 11 büyüme oranına sahip olan ulusal radyoların ticari iletişim gelirlerindeki büyüme 2017 itibarıyla yüzde 2’nin altında seyrediyor. Bölgesel radyoların gelirleri ise geçen yıla göre yüzde 13,8 ve yerel radyoların ise yüzde 15,2 oranında artış göstermiş bulunuyor.
Reklamcılar Derneği’nin 2017 Reklam Yatırımları Raporu’na göre Türkiye radyo medya yatırımları 2013’ten bu yana sürekli artan bir eğri çiziyor. Öyle ki 2016’da 169 milyon TL olan radyo mecrası medya yatırımları 2017’de 255 milyon TL’ye çıkmış durumda. Nielsen’in raporladığı kanallarda toplam reklam süresi ölçümlenen tüm spot ve kuşak reklamlar, ürün yerleştirme, tele-alışveriş ve program destekleme gelirlerinin bu verilere dahil edildiğini belirtmeden geçmemek gerek.
Radyo mu, dijital radyo mu?
Radyo sadece geleneksel mecralardan, arabadan ya da evinizdeki müzik kutusundan dinlediğiniz bir mecra olmaktan çıkalı bir hayli oldu. İnternetin hayatımıza girmesiyle, dijital radyoların popülaritesi de giderek arttı. Her ne kadar hâlâ geleneksel olarak yayın yapmaya devam edilse de, çoğu radyo eş zamanlı olarak dijital platformlardan da dinleyicilerine hizmet veriyor.
WARC’un radyo ve dijital radyo medya analizi, dünyada internet kullanıcılarının yüzde 64’ünün dijital radyo dinlediğini ortaya koyuyor. Avrupa’da ve Latin Amerika’da en çok dinlenen dijital radyo olan Spotify, 2017’yi bir önceki seneye kıyasla yüzde 38,6 artış göstererek ve 4,1 milyar euro gelirle kapatmış bulunuyor. 2017’de 71 milyonu premium üye olmak üzere toplam 157 milyon aktif kullanıcıya erişen Spotify’ın en popüler olduğu yaş grubu ise 16 ve 24 yaş aralığındaki bireyler olarak şekilleniyor.
Tüm bu veriler ışığında, radyonun gelenekselliğini koruyarak dijital dönüşüme uyum sağladığını ve dinleyicilerin her zaman hayatlarında onlar için müziğin ritmini belirleyen bir mecraya ihtiyaç duyduklarını söylemek pek de yanlış olmaz. Mario Levi’nin Madam Floridis Dönmeyebilir isimli kitabında tanımladığı gibi, günümüzde onca gelişen ve daha da gelişeceğe benzeyen iletişim biçimlerimin veremeyeceği bir şeyi veriyor radyo, dinleyicilerine; hayal kurma olanağını: “Sözcüklerin, seslerin, renklerin ve kim bilir, belki de bu kokuların görüntülerini düşleyebilmek için bir kapı aralığı.”