Her türlü işletme için kilit becerilerden biri önünü görüp kısa, orta ve uzun vadeli planlar yapabilmektir. Bunun ön şartıysa geleceğin neye benzeyeceğine dair birtakım fikir ve tahminlere sahip olmaktır.
Fütürist ve Stratejist Bernard Marr “İş Dünyasının Geleceği” isimli kitabında, ufuktaki değişim fırtınasının arkasındaki sosyal ve teknolojik güçleri ve bu değişimlerin kilit sektörler üzerindeki etkisini inceleyerek 20’den fazla trend belirliyor. Ardından bu trendleri hem mercek altına yatırıyor hem de teknolojik ve sosyal inovasyonlara dair pratik içgörüler ve çıkarımlarla destekliyor.
Marr bir fütürist olarak rolünün uygulanabilirlik sağlamak olduğunu ifade ediyor. Buradan hareketle kitabında bir tür fütüristik iş ütopyası tablosu çizmemeye özen göstererek, trendlerinin her birini pratik bir formatta, iş liderlerinin eyleme dönüştürebilecekleri içgörüler eşliğinde sunuyor. Ayrıca çeşitli kuruluşların değişime nasıl uyum sağladığını ve yanıt verdiğini göstermek için kitabını pek çok vakayla destekliyor.
Gezegenimizle ilişkimiz
Marr yola, geleceğin kuruluşlarını şekillendirecek beş küresel değişimle çıkıyor. Bu bölümde gezegenimizle ilişkimizdeki, ekonomik ve politik dünya düzenindeki değişimleri, artan ayrışma ve kutuplaşmayı, demografik değişimleri ve işyerlerini de etkileyecek toplumsal ve kültürel değişimleri ele alıyor.
Burada en büyük odak elbette iklim krizinin üzerinde. Marr, “Yaklaşmakta olan iklim felaketi muhtemelen şimdiye kadar karşılaştığımız en büyük zorluk” diyor ve ekliyor: “Gezegenimizle daha dengeli, sürdürülebilir bir ilişki kurmaya ihtiyacımız var.”
Dördüncü sanayi devrimi
Ufuktaki teknolojik yenilik dalgası pek çok yorumcu tarafından Dördüncü Sanayi Devrimi olarak adlandırılıyor. Bundan önceki sanayi devrimlerinin her birinde olduğu gibi bu devrim de iş yapma biçimimizi ve günlük yaşamlarımızı sonsuza dek değiştirecek.
Marr’a göre “Dördüncü Sanayi Devrimi’ni önceki üçünden farklı yapan, içinde birçok yeni teknolojinin olmasıdır. Bu gelişmelerin her biri tek başına bile dönüştürücü olabilirdi; ama hep birlikte bizi hayal bile edemeyeceğimiz yerlere götürebilirler.” Marr bu kısımda yer verdiği 10 trend arasında yapay zekâ ile gen düzenleme ve sentetik biyolojiye ayrı bir önem bahşediyor: “Yapay zekânın insanlar olarak şimdiye dek gördüğümüz en güçlü gelişmelerden biri olduğuna inanıyorum – buna yalnızca gen hackleme eşdeğer olabilir.”
Kökten dönüşen sektörler
Birtakım sektörler var ki –enerji, sağlık, eğitim, üretim, gıda, ulaşım, finans– kitabın ilk bölümlerinde ele alınan trendler tarafından kökten dönüştürülecekleri öngörülüyor. Bunların başında enerji üretimi geliyor. Özellikle iklim krizi nedeniyle enerji sektörünün dönüştürülmesi insanlığın mutlaka altından kalkması gereken bir iş.
Marr’ın da işaret ettiği üzere, enerji şirketleri, politikacılar, düzenleyiciler, kamu kurumları, şehir planlamacıları ve yerel yönetimlerin bu konuda hep birlikte çalışmaları son derece önemli.
Dönüşecek sektörlerden biri de sağlık. Marr mevcut sağlık sistemleri hakkında “Bu sağlık sistemleri farklı bir dönem için –insanların şimdiki kadar uzun yaşamadığı, daha az kronik hastalık vakalarının olduğu ve daha da önemlisi etkili sağlık hizmetini desteklemek için gereken akıllı teknolojinin olmadığı bir dönem için– kurulmuştu” diyor. Ona göre geleneksel tıp tepkisel bir model kullanır. İnsanlar kendilerini hasta hisseder ya da belirli semptomlar gösterir, sonra da sağlık çalışanları, sorunu teşhis ve tedavi etmek için uğraşır. Fiziksel ya da zihinsel hastalık koşullarının önlenmesi üzerindeki vurgu çok azdır. Ancak, Marr veri ve yapay zekâ sayesinde sağlığın artık daha öngörücü ve daha önleyici hâle gelme gücüne sahip olduğunun altını çiziyor.
İşletmelerin dönüşümü
Bernard Marr’a göre, “İşletmeler gerçekten değer katmaya ve müşterilerin sorunlarını çözmeye devam etmek istiyorsa gerçekleşmekte olan büyük değişimleri hesaba katmak için ürün ve hizmetleri üzerinde yeniden düşünmek zorunda kalacaktır.” Bu bölümde fizikselden dijital ve karma ürün ve kanallara geçiş, ürünlerin bilişselleşmesi, kişiselleştirmenin yükselişi, “bir hizmet olarak” devrimi, doğrudan tüketiciye erişim, platformların ve paylaşım ekonomisinin yükselişi, daha kuşatıcı deneyimler, bilinçli tüketiciler gibi trendler mercek altına yatırılıyor.
Bernard Marr bu bağlamda tüketicilerin sürdürülebilir, sorumlu ürünler talebine özel bir vurgu yapıyor: “Fiyat ve değer gibi geleneksel etkenlerin yanı sıra artık ekolojik referanslar, sürdürülebilirlik, sorumlu uygulamalar vb. tüketiciler için kilit özellikler haline geldi. Tüketicilerin 3’te 2’sinden fazlası markaların toplumsal, kültürel ve çevresel sorunlara yardımcı olmasını beklediğini söylüyor.”
“Müşteriler, çalışanlar, yatırımcılar vb.nin yanı sıra bizzat toplum da artık bir paydaş, yani sorumlu bir şekilde üretilen ürünler sunarak toplum yararına hareket eden kuruluşlar gelecek için daha donanımlı olacaklar.”
İş her zamanki iş değil
Marr’ın kitabında yer verdiği trendlerin son grubu ise doğrudan işletmelerin işleyiş tarzlarıyla ilgili olanları içeriyor. Bunlardan sürdürülebilirlik ve dirençlilik öne çıkıyor.
Marr’a göre sürdürülebilirlik ve dirençlilik birbiriyle iç içe geçmiştir. “Gezegenimize iyi bakmazsak hepimiz zarar görürüz – şirketler de dahil” diyor. Dolayısıyla ona göre, tüm kuruluşların, çevresel etkilerini en aza indirmek için tedarik zincirlerini ve operasyonlarını gözden geçirmeleri gerekiyor.
Marr’ın işletme ve yöneticileriyle ilgili olarak en önem verdiği trendlerden biri sahicilik. Bu kitap boyunca her yerde ortaya çıkan bir tema, müşterilerin markalarla daha anlamlı bir bağlantı kurmak istemeleri. Ayrıca, çalışanlar da çalıştıkları şirketlerle bağlantı kurmak ve anlamlı işlerde çalışmak istiyor. Bu bağlantı ihtiyacı da “sahicilik” kavramını öne çıkarıyor. Marr bu konuda şöyle diyor: “Sahicilik insani bağlantılar geliştirmeye yardımcı olur çünkü insanlar olarak biz, markaların (hatta iş liderlerinin) dürüstlük, güvenilirlik, empati, şefkat, alçakgönüllülük ve belki de bir miktar kırılganlık ve korku gibi önemli insani özellikler sergilediklerini görmek isteriz. Markaların (ve liderlerin) sorunlarla ilgilenmelerini ve sadece kâr yapmaktan daha fazlasını temsil etmelerini isteriz. Onlara güvenmek isteriz.”
Geleceğe uyum sağlamak
Bernard Marr kitabında 25 kadar heyecan verici trendi ele alıyor. Bu trendlerin hepsi de dönüştürücü dev bir tsunaminin parçası. Üstelik dönüşümün hızı gittikçe artıyor. Marr bu konuda şöyle diyor: “Bence dirençlilik, bu trendlerin tümüne bakıp işletmenizin bunlara hazır olduğundan emin olmak demektir. Bu kitapta sözünü ettiğim başarılı şirketler bu trendlerin hepsine değilse de büyük bir bölümüne hitap ediyor. Yapmadıkları şey ise sadece birkaçını seçip tüm çabalarını onlara yöneltmek ve diğer trendleri unutmaktır.”
Nihayetinde, yazara göre, en önemli iki nokta insani tarafın unutulmaması ve içinde yaşamak istediğimiz bir geleceğe yatırım yapılması. “Bu kitaptaki trendlerin pek çoğunun arkasında teknoloji var ama insanları işletmelerin yaptığı her şeyin merkezinde tutmamız gerekiyor” diyor ve ekliyor: “Sektörlerimizdeki liderler olarak, dünyanın karşı karşıya olduğu en büyük zorluklarla mücadele etmek ve gerçekten içinde yaşamak istediğimiz bir geleceği yaratmak için bir fırsatımız –hatta bir zorunluluğumuz– var. Bu, kısmen, çalışmaktan gurur duyduğumuz şirketler inşa etmek anlamına geliyor ama aynı zamanda dünyayı daha iyi bir yer yapmak anlamına da geliyor.”