Walt Disney’in pek çok kült yapımında görev almış, Alaaddin’in Cini dahil olmak üzere pek çok orijinal karakterin yaratıcısı unvanını taşıyan The Walt Disney Company Yönetmen, Tasarımcı ve Animatör Sanatçısı Eric Goldberg, Brand Week Istanbul’a geliyor. Goldberg’in vaadi kısa ve net: Mickey gibi “Oh boy!”” dedirtecek bir sunum için hazır olun.
Mesleğinizin ilk yıllarında kendinize örnek aldığınız kişiler kimlerdi?
İlham aldığım ve etkilendiğim kişiler listesi burada bahsetmek için çok uzun ama birkaç tane seçmem gerekirse; Walt Disney, Chuck Jones, Al Hirschfeld, Mary Blair, Freddie Moore, Ward Kimball ve Ken Harris diyebilirim ve bunlar aysbergin ya da Goldberg’in sadece görünen yüzü diyelim… Onların benim üzerimdeki etkisi çok büyük ve kalemimin kağıda değdiği her an bana ilham vermeye devam ediyorlar.
Teknolojinin yaratım sürecine daha fazla dahil olmasıyla birlikte, sanatınızın özünün yıllar içinde değiştiğini düşünüyor musunuz?
Teknoloji, bugünün animatörlerinin sanatlarını icra edebilecekleri boya fırçalarından biri. Şu an eskiden olduğu kadar elle çizilen animasyon pek kalmadıysa da ben hâlâ elle çizim yapıyor ve bunu öğretiyorum. Yine de bilgisayarların işimi kolaylaştıracağı her fırsatı değerlendiriyorum. İster kalem kullansın isterse pikselleri, animatör animatördür. Sonuçta hepimiz izleyenlerin kendileriyle özdeşleştirebilecekleri harika ve inandırıcı karakterler yapmakla ilgileniyoruz.
Bir film ya da bir televizyon reklamı için çalışmanın arasındaki farklar neler? Yaratıcılık açısından hangi süreci daha zorlayıcı buluyorsunuz?
Reklamlar aslında birer mini-film gibidir, hepsinin bir başlangıcı, ortası ve sonu olduğu gibi hepsinin ilgi çekici karakterleri, benzersiz ve ilginç stilleri vardır.
Reklamlar size mükemmel bir film yapımcısı olmayı öğretir; storyboard oluşturmayı, karakter tasarlamayı, bir plan oluşturmayı ve kamera açılarını, çizimi animasyon haline getirmeyi, sanat yönetmenliğini hatta ve hatta sesleri seçmeyi bile öğretir. Uzun metrajlı filmlerse daha çok uzun bir yola çıkmak gibi. Fikrin oluşturulma evresinden son görüntüye ve sese kadar uzun metrajlı bir filmi elde etmek için çok daha fazla yaratıcı insan ve daha uzun bir takvime ihtiyacınız oluyor.
Bu yüzden kesinlikle “diğer insanlarla iyi anlaşmanız” ve her bir sanatçının uzmanlıklarının ve katkı potansiyelinin farkında olmanız gerekiyor. Bir film tamamlandığında, milyonlar tarafından izlenecek olan bir Disney filmini birlikte yaratmış olmanın getirdiği büyük gururu topluca hissediyoruz ve ayrıca bu filmin gerçekleşmesinde küçük bir rol oynadığımız için de kişisel bir gurur duyuyoruz.
Animasyon filmlerde belirli bir karakter ya da sahneye yerleştirilmiş çok sayıda gizli bilginin, alanın meraklıları sayesinde gün yüzüne çıkmasına alışığız. Sizin kimi zaman Claude Raynes ismini kullanmanızın arkasında da benzer bir hikâye var mı?
Claude Raynes’den bahsetmen çok komik! Eşim Susan, Chuck Jones’un son birkaç filmi üzerinde çalışırken, bazılarını yardım etmemiz için gizlice bize getirdi. Hayatım boyunca Chuck’ın büyük bir hayranı ve tutkunu olduğum için bu fırsatı kaçırmak istemedim. Ancak akşamları ve hafta sonları vakit ayırabildiğim için çok da göze batmamaya çalıştım.
Yardımcı yapımcımız Steve Fossati bu duruma bir çözüm önerisiyle geldi ve anonim kalabilmemiz için istersek takma isimler kullanabileceğimizi söyledi. “Claude Raynes”i de benim için kendisi seçti –ki bu da görünmez adam olarak tanınan aktör Claude Rains’in isminin kasıtlı bir şekilde yanlış yazılmış halidir.
Brand Week Istanbul’da sizi dinleyecek konuklarımıza ne vaat ediyorsunuz?
Konuşmamın içeriği, 90 yıldır genç kalan Mickey’nin bir kutlaması niteliğinde olacak. Tarihinden, büyük rollerinden, nasıl bu kadar uzun süredir güncelliğini korumayı başarabildiğinden, kısacası Mickey’yi Mickey yapan şeylerin neler olduğundan ve bugünün izleyicileri için neden bu kadar popüler ve çekici olduğundan bahsedeceğim.
Sunum içeriğinde ayrıca bolca perde arkası klibiyle Oscar adayı Get a Horse filmini göstereceğim ve Mickey’nin 1928’den günümüze kadar olan zaman içerisinde evrilen tasarımlarının çoğunu, zamanımızın yettiği kadarıyla izleyenlere canlı olarak çizeceğim. Mickey’in de dediği gibi, “Oh, boy!”