20’nci yüzyıl başları… Osmanlı İmparatorluğu Birinci Dünya Savaşı’nda ağır bir yenilgi alırken yeni Türk devleti, Osmanlı İmparatorluğu’ndan ekonomisi tarıma dayalı, sanayisi ve altyapı tesisleri yerle bir olmuş bir Anadolu’yu devralıyordu. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün üstlendiği ve Türk halkı ile birlikte inşa ettiği Cumhuriyet rejimi, devlet teşebbüsüyle ekonomik kalkınmayı hedeflerken; Şapka ve Kıyafet Devrimi, Harf Devrimi, Laiklik ilkesinin benimsenmesi gibi gelişmeler Türk halkının yaşam biçimini ve düşünüş yapılarını da önemli ölçüde değiştiriyordu.
Türkiye Cumhuriyeti’nin omurgasını oluşturan ve ülkeyi çağdaş medeniyet seviyesine çıkarmayı hedefleyen ilke ve inkılapların bütünü, yeni Türkiye’nin yeni insanlarının yaşayış biçimlerini modernize ederken, reklam da bu noktada önemli bir misyon yükleniyordu.
Cumhuriyet döneminde henüz pek de yaygın olmayan özel girişimcilik ile kamu iktisadi teşebbüsler, ürün ve hizmet tanıtımının yanında sosyal içerikli mesajlarını iletirken kitle iletişim aracı olarak afişten faydalanıyordu o yıllarda. Cumhuriyet’in ilanından sonra 1928’de Harf İnkılabı, iletişimde bir devrim yarattı. Okuma yazma oranlarının artması sonucunu doğuran bu devrim basılı işleri artırırken, toplumun yeniden inşa edilebilmesi için afiş sanatçılarının üzerine büyük sorumluluklar düşüyordu. Reklamın amacı yalnızca hoş görseller tasarlamak değil, beraberinde topluma kimlik kazandırmaktı artık…
Öncü bir isim
Afiş sanatını Türkiye’ye getiren ve reklam çalışmalarıyla Cumhuriyet döneminde ilklere imza atan öncü İhap Hulusi Görey’di…
İlk ve orta tahsilini Kahire’deki İngiliz okullarında yapan İhap Hulusi Görey, 1917’de Almanya’da yaşayan bir ressamdan postayla resim dersleri aldı. 1920 yılında resim eğitimi görmek üzere Almanya’ya gitti. Önce Münih’te Heimann Schule atölyesinde üç yıl çalıştı. 1923’te düzenlenen Galatasaray Sergisi’ne Almanya’da yaptığı çalışmalarıyla katıldı. Daha sonra Kunstgewerbe Schule’ye devam ederek tahsilini tamamlayan Görey, 1925’te İstanbul’a döndü.
Ailesi; Almanca, İngilizce, Arapça ve Fransızca dillerine hâkim olması nedeniyle onun bir devlet memuru olmasını istiyordu. Bu istek doğrultusunda kısa bir süre için memur olarak çalışan Görey, bir noktadan sonra memuriyeti reddetti ve hayatının bundan sonraki kısmını resim yaparak kazanmaya karar verdi. İlk çizimlerini Yusuf Ziya Ortaç’ın kurduğu “Akbaba” dergisine göndermişti. Böylece çalışmaları Akbaba dergisinin kapaklarını süslemeye başlamıştı. “[…] İçinden bir karikatür çıktı zarfın. Ama bildiğimiz karikatürlerden değil. Ne resim-karikatür ne karikatür-resim. Alışmadığımız, görmediğimiz bir sanat işi. İmza yerinde bir üçgen ve eski harflerle İhap Hulusi, sene 1923…” diyordu Yusuf Ziya Ortaç, Görey için.
Yeteneği reklam dünyasının da dikkatini çekmişti. İlk reklam siparişini 1927’de İzmir’den alan Görey, İnci Diş Macunu için afiş tasarladı. Ardından Kurukahveci Mehmet Efendi logosu gibi 100 yıldır yaşamına devam eden nice markanın reklam kampanyasına attı üçgen imzasını…
Erken dönem Cumhuriyet’in ilk markalarına kimlik kazandıran Görey, yıllar boyunca Milli Piyango’nun afiş ve bilet tasarımlarını yaptı. Yapı Kredi’nin leylek, Ziraat Bankası’nın çiftçi, Türkiye İş Bankası’nın kumbara afişleri onun kaleminden çıktı. Beykoz Kunduraları da onun eseriydi. Sanayi atılımları başlayınca Devlet Hava ve Deniz Yolları için de afişler çizdi. Aygaz için “Tezekle odunu defettik Aygaz aldık rahat ettik” söylemini yarattı.
Eserleriyle İhap Hulusi Görey
Alfabe
Anadolu’da okuma yazma seferberliği ilan edildiğinde Atatürk’ün özel isteğiyle Alfabe’nin kapağını tasarladı İhap Hulusi Görey. Arka planda Ankara Kalesi’nin bulunduğu kapakta Atatürk, manevi kızı Ülkü’ye alfabeyi öğretirken görülüyor. 1970 yılına kadar Alfabe bu kapakla basıldı.
Türkiye İş Bankası için çizdiği afişin üst köşesinde “Seni çocukken annen büyükken kumbaran korur” sloganı, resmin sağ alt köşesinde ve kumbaranın üstünde ise “Türkiye İş Bankası” yazısı yer alıyor. Çocuğunu sarılarak tehlikeden korumaya çalışan bir anne ile geleceği teminat altına almayı vadeden bir kumbarayı içeren afiş, o dönemin Türkiye’sinde “para biriktirme”nin bir aracı olarak kumbara kullanımının yaygınlaştırılması amacıyla tasarlanmıştı.
“Bu küçük Mehmetçik’in böyle gürbüz bir Mehmetçik olması için gıdasına mutlaka Çapamarka unlarının karışması lazımdır” söylemiyle Çapamarka için çizdiği afişin arka planında selam veren bir askerin, ön planında ise elinde silah tutan güler yüzlü bir çocuğun olduğu görülüyor. Ürün ve ürün logosu ise resmin ortasında yer alıyor. Afişte, güçlü bir ordunun sağlıklı büyüyen nesiller ile mümkün olabileceği vurgusu yapılıyor.
Sloganı, “Size de bir yuva” olan afişin altında reklamveren Yapı ve Kredi Bankası’nın ibaresi yer alıyor. Bir para destesi üzerine kurulu iki katlı bir evin görüldüğü afişin arka planında bir leylek dikkat çekiyor. Para destesi sermayeyi temsil ederken, bu deste üzerinde yer alan ev bir yuvayı, leylek figürü ise bir bebeği işaret ediyor. Paranın reklamveren banka tarafından sağlandığı mesajını veren afiş, şehir hayatı bilincini yaymak için ideolojik bir araç olarak tasarlandı.
Bir kadına sarılan, üstü Kızılay’ın sembolünün bulunduğu bir örtü ile örtülen, giysisi olmayan bir çocuğun göründüğü Kızılay afişi de İhap Hulusi Görey’in imzasını taşıyan örneklerden. Afiş, üşüyen ve korunmaya ihtiyacı olan bir çocuğa şefkatiyle sahip çıkan bir annenin varlığı ile kurumun muhtaç kişileri sahiplendiği alt mesajını veriyor.
“19 Mayıs Fevkalade Çekilişi” sloganına sahip olan Milli Piyango afişinde, disk atmak üzere olan bir sporcunun çevik duruşu ve küçültülmüş bir stadyum dikkat çekiyor. Sporcunun çevik yapısı Cumhuriyet dönemi gençliğinin dinamizmini vurguluyor.
Türkiye’nin grafik ve afiş sanatının öncüsü İhap Hulusi Görey’in Cumhuriyet dönemi markaların kurumsallaşmasına katkı sağlayan, Türk iletişim sektöründe büyük atılımlara neden olan çalışmalarını içermektedir. İçeriğin hazırlanması ve görsel temininde Ender Merter imzasıyla Literatür Yayınları’ndan çıkan “Cumhuriyeti Afişleyen Adam” kitabından yararlanılmıştır.