Kimola, başkentteki merkezinden kamu ve özel sektöre metin verisi arama ve analizi odaklı hizmet sunan başarılı bir teknoloji şirketi. Kurucu ve genel müdür Mustafa Savaş’tan şirketin faaliyetlerini dinledik. Savaş büyük veri endüstrisindeki en çetin mücadelelerden birisinin istatistiki verilerle sosyal medya verilerine eşit güvenle yaklaşılmaması olduğunu belirtiyor.
Kimola’nın hikâyesi nedir?
Bir arama algoritması olarak başlayıp, sonrasında aynı isimle kurulmuş bir teknoloji şirketi Kimola. Kuruluşundan hemen önce, döneminin bazı internet sitelerinin arama altyapısında tercih edilerek Microsoft Türkiye ile de yolumuzun kesişmesine sebep olacak şekilde dikkatleri çekmişti. Bundan bir süre sonra da Ankara’da bulunan Microsoft İnovasyon Merkezi’ne kabul edildi ve burada şirketleşti.
Bugün Bilkent Üniversitesi yerleşkesi içerisindeki Cyberpark’ta yer alan ofisimizde bir grup “datakolik”le metin verisi içerisinde arama yapan, dijital metin ifadelerini işleyip yorumlayan teknolojiler geliştirerek, bunları temel alan kurumsal ürünler sunuyoruz.
Hangi sektörlere ne gibi çözümler üretiyorsunuz?
Güçlü teknolojilere sahip ürünlerin, kendi alanında uzman isimler tarafından yönetilerek sektöre sunulmasıyla değer yaratacağına inanıyoruz. Bu nedenle Kimola bünyesinde, hem yazılım hem de sosyal bilimler temelli homojen bir ekip olarak çalışıyor ve belirli dikeylerde, kendi geliştirdiğimiz teknolojileri kullanan bulut tabanlı ürün ailesi ile hizmet veriyoruz.
2015 yılının ilk yarısı itibariyle Kimola Search, Kimola Analytics, Kimola Politics ve Kimola Insights ürünlerinden oluşan zengin bir ürün ailesine sahibiz. Bunlardan Kimola Search, geniş hacimli metin verileri ile çalışan kamu ve özel kurumlara arama hizmet verirken, Kimola Analytics ile televizyon kanalları ve reklamverenlere, Kimola Insights ile araştırma sektörüne, Kimola Politics ile de yaklaşan seçimlerle birlikte alevlenen politika alanına veri analiz hizmeti sunuyoruz.
‘Büyük veri’ yıllardır duyduğumuz büyüleyici bir kavram ama bunun nasıl bir uygulama alanı yarattığını Türkiye’de henüz çok fazla görmüş değiliz. Büyük veri nasıl kullanılıyor, kullanılabilir ve öncelikle hangi sektörlerin büyük veri ile çalışmaya başlamalarında fayda var?
Her veri kümesinin gizli ve henüz ortaya çıkmamış bir değeri olduğu fikri, kendisine bir endüstri yaratmaya yetecek kadar büyüleyici. Dünyanın pek çok noktasında farklı dikeylerde faaliyet gösteren şirketler ve ürünler üzerinden bu büyünün etkilerini görmek mümkün.
Artık veri toplamaya başlamadan önce sahip olunan kısıtlı sayıdaki hipotezi ispatlama yoluna gitmektense, verinin kendini anlatmasına izin veren teknolojiler kullanılarak ortaya çıkan “sürpriz” sonuçlar gözlemlenebiliyor. Taşımacılıktan sağlığa, finanstan tarıma kadar pek çok sahada kendine bir yer edinen bu yaklaşımın kesin bir tanımı, net çizgileri ve bir yöntem bağımlılığı olmaması belki de adına “büyük veri” gibi son derece genel bir isim verilmesinin en temel sebebi.
Öte yandan bilişim sektörü kendisine kısa sürelerde yeni eğilimler yaratıp, bunlar içinde cazibesini kaybedenleri de aynı hızla tüketebilen bir sektör. Bulut bilişim ve büyük veri gibi birbiriyle yakın ilişkide olan ve aynı zamanda Kimola’nın da faaliyet alanını tanımlayan bu kavramların, geride bıraktığımız 5 yıl içinde sektörde güçlü bir yer edinerek bu döngünün kurbanı olmayacaklarını kanıtladıklarını söyleyebiliriz.
Hem dünyada hem de Türkiye’de bazı sektörlerin büyük veri ve analizlerini daha hızlı benimsediğini, kendi iş dinamiklerine daha hızlı uyguladığını, bazı sektörlerinse daha mesafeli davranabildiklerini görüyoruz. Zira veri, karar mekanizmalarının temel dayanağını teşkil ediyor ve doğru çıkarımların yapılabilmesi için kritik bir öneme sahip. Tam da bu noktada, bir şirketin satış gelirleri ya da devletin yayınladığı sağlık kayıtları, işsizlik rakamları gibi somut veriler kullanılarak yapılacak bir veri analizi ile sosyal medya verisi kullanılarak yapılacak bir veri analizine eşit güvenle yaklaşılamaması büyük veri endüstrisindeki en çetin mücadelelerden birini tanımlıyor. Bir analize konu olacak verinin kaynağı, toplanma, işlenme ve sonuçların sunuş biçimi bu analize duyulacak güvenin belirleyicisi ve bu sahada faaliyet gösteren şirketlerin farklılaşmaya gidebildiği bir etken konumunda.
Türkiye’de büyük veri nasıl kullanılıyor?
Konuyu Türkiye özeline daraltacak olursak, örneklemler yerine büyük verinin kendisinden faydalanarak yapılmış ticari ürün ve çalışmaların ağırlıklı olarak sosyal medya verisinden yola çıkılarak yapıldığını görüyoruz. Her ne kadar sosyal medya verisinin saf halde ücretsiz ve sürekli artmaya devam eden bir kaynak oluşu belirleyici gözükse de topluluk davranış ve alışkanlıklarının tespit edilebilmesi açısından bu mecralar hem veri şirketlerini hem de kitlelerini tanımak isteyen kurumları cezbediyor.
Büyük veri analizleri alanında somut uygulamalar Türkiye’de yeni yeni yaygınlaşıyorsa da, 2013 yılı Haziran ayından bu yana televizyon yayıncıları ve reklam veren markalara veri analizleri sunan Kimola Analytics, sektörde adından söz ettiren büyük veri uygulamalardan birisi olma özelliği taşıyor. Şimdiye kadar 600’den fazla televizyon yayını hakkındaki Twitter konuşmaları etrafında 3 milyon kullanıcıdan gelen 21 milyon tweet ile konvansiyonel reyting sisteminin kör noktasında kalan izleyici davranış ve profilini gün yüzüne çıkartacak analizler ürettik. Her ne kadar kurumsal bir servis olsa da bu sürede senaristlerden dizi oyuncularına, hayran kitlelerinden sektörün önemli isimlerine kadar geniş bir gurubun de ilgiyle takip ettiği halka açık veriler yayınlamaya devam ediyoruz. Bununla birlikte izleyicilerin karakterler, senaryo ve reklamlar ile girdiği etkileşimi 20’den fazla ölçüt ve ayrıntılı yorumlar ile kurumlara sunuyoruz. Bir televizyon reklamının hangi izleyici kitlesi üzerinde ilgi uyandırmayı başardığı, bir dizinin izleyicilerini hangi TV yayınına kaptırdığı ya da hangi diğer izleyicileri kazanabildiğine dair analizler, büyük verinin bir bütün olarak değerlendirilip sonuç elde edildiği somut kullanım alanlarına çarpıcı örnekler teşkil ediyor.
Sosyal medyada çok konuşulan yapımlar reytingde aynı performansı sergileyemeyip ekrana veda edebiliyorlar. Yapımcılar ya da TV kanalları için sosyal reytingi gelire çevirmenin bir yolu yok mu?
Konvansiyonel TV reytingleri ve Sosyal TV reytinglerinin sektöre sağladığı faydalar birbirilerine tümüyle zıt olmasa da, birbirini tamamlayacak nitelikte farklılar. Konvansiyonel reyting ile ölçemediğimiz bazı bileşenleri Sosyal TV verileri ile ölçebiliyoruz, Sosyal TV’nin eksik bıraktığı noktaları da konvansiyonel reyting tamamlıyor. Sosyal medya demografisi içerisinde hapsolmuş Sosyal TV reytinglerini, konvansiyonel reyting verileri ile zenginleştirebilirken, sokakta veya yer altı kültüründe popüler olan yayınları ancak ve ancak Sosyal TV ile ölçümleyebiliyoruz. Bunun sert örneklerini geçmişte Kardeş Payı, Ulan İstanbul, Leyla ile Mecnun ve Behzat Ç. gibi dizilerde yaşadık. Dışarıda ciddi bir kalabalık bu yayınları takip ederken, konvansiyonel ölçümlemelerde beklenen değeri bulamadılar. İzleyici kitlelerinin dijitale yatkınlığı, yani akıllı telefonunu, tabletini ve kişisel bilgisayarını televizyona tercih etmesi, konvansiyonel reytinglerin kör noktasında kaldı ve konvansiyonel reytinglere göre izlenme oranları hiçbir zaman tatmin edici rakamlara ulaşamadı. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de dijital platformlar ile TV platformunun reklam pastasındaki payları arasındaki farkı azaltacak yatırımlar arttıkça, Sosyal TV reytinglerinin TV kanalları ve yapımcılar için getirisi de artmaya devam edecek.
Bir yapım hakkında paylaşımda bulunan bir sosyal medya kullanıcısının diğer paylaşımları da takip edilerek Türkiye televizyonlarından hedef kitleye özel türde yapımlar üretmek mümkün mü?
Bir TV yayını hakkında paylaşımda bulunan kullanıcıların farklı konulardaki paylaşımları üzerinden pek çok sonuca ulaşılabiliyorken biz Kimola Analytics bünyesinde bunu, TV kampanyaları ve sponsorlukların yatırım geri dönüşünü hesaplamak için kullanıyoruz. Son birkaç senedir tanıklık ettiğimiz başarılı ürün yerleştirme ve sponsorluk faaliyetlerinin, izleyici kitlelerini hangi yönde ve ne kadar etkilemiş olduğunu bu iki farklı veri kümesini karşılaştırarak elde edebiliyoruz. Benzer şekilde geçtiğimiz yılki yerel seçimlerde Sosyal TV izleyicilerinin siyasete olan mesafelerini, politika ve TV verilerini çarpıştırarak elde etmiş ve “Politikmetre” adıyla oldukça çarpıcı sonuçlardan oluşan bir araştırma yayınlamıştık.
Bu yaklaşımın hedef kitleye özel türde yayınların hayata geçirilmesi amacıyla kullanılmasının, TV yapımcıları ve kanallarının değerlendirebileceği bir konu olduğunu düşünüyorum. Bu konudaki kararlarda Sosyal TV veri ve analizlerinin kilit bir rol üstleneceği şüphesiz.
Geleneksel araştırma sektörü Kimola’nın da dahil olduğu daha geniş, teknoloji yoğun ekosistemle arasına bir mesafe koyuyor mu? Bu sektörle ilişkileriniz nasıl?
Geleneksel araştırma sektörü ile büyük veri şirketlerinin veri kaynakları ve veriyi toplama yöntemleri farklı olsa da bir yerde yollarının kesişmesi kaçınılmaz oluyor. Zira her iki taraf için de birbirlerinin yöntem ve teknolojileri kendi alanlarındaki çalışmalara değer katacak nitelikte.
Kuruluşumuzdan bu yana araştırma sektörüne yakın dursak da bu sahadaki ilk iş birliğimize IPSOS ile atıldık. Bu iş birliği kapsamında +10 sektörden +100 markaya ait veri toplayan Kimola Insights ürünümüzü bir yıl boyunca IPSOS ile yürüteceğimiz çalışmalara adadık. Bununla birlikte yine Kimola Inisghts ürünümüz üzerinden farklı konu başlıkları altında tüketici alışkanlık ve davranışlarının belirlenmesine yönelik veri toplayıp analiz ederek, geleneksel ile dijitalin kesişiminde çalışmalar yürütüyoruz.