Yılın en ilham verici etkinliği Brand Week Istanbul, dün Zorlu PSM ve brandweekistanbul.com adresinde başlayan heyecan dolu oturumlarına bugün de hız kesmeden devam etti.
Yekta Kopan’ın bugün aramızdan ayrılan usta moda tasarımcısı Bahar Korçan’ın vefatına istinaden gerçekleştirdiği başsağlığı konuşmasının ardından başlayan yeni günün ilk yarısında gerçekleşen oturumlardan satır başları için buyurun…
Toplumun enerji noktalarını açığa çıkarın
Brand Week Istanbul’un dördüncü günü, film yapımcısı ve siyasal iletişimci Arun Chaudhary’nin konuşmasıyla başladı. “Popülistlerden neler öğrenebiliriz?” sorusuna cevap arayan Chaudhary, siyasi kampanyaların başarıya erişmesi için altı duyguya hitap etmek gerektiğinin altını çiziyor. Kayıptan kaçınma (loss aversion), öfke (outrage), empati (empathy), umut (hope) ve merak (curiosity) duygularını doğru şekilde açığa çıkarıp mobilize etmenin ve amacını doğrudan değil dolaylı olarak değerler üzerinden sunmanın kişiyi siyasi başarıya hızla ulaştıracağını söyleyen Chaudhary’ye göre bu noktada dolaylı aksiyonlar almak çok kritik. Nedeniyse, insanların politikacılara tam olarak güvenmemeleri ve doğrudan siyasi planlardan bahsetmenin genelde ters etkiye sebep olması.
Popülist partiler ve liderler, özünde sıkıntılı oldukları bilinse bile, bir şekilde başarıya ulaşıyor. Arun Chaudhary bu başarının ardındaki stratejinin toplumdaki altı duyguyu veya jiu-jitsudaki gibi enerji noktalarını tespit edip, bu noktaları istenilen tarafa yönlendirmek ve bu enerji noktalarını çözecek prensiplere sahip kahramanlar yaratmak olduğu görüşünde. Sonuç olarak herkesin öyle ya da böyle popülistlerden ders alması gerektiğini söyleyen Chaudhary’e göre popülistlerin toplumu iyi analiz etme biçimlerini ve duygulara hitap etme stratejilerini tam anlamıyla öğrenmek, bu çağda siyasi başarı elde etmenin en önemli şartı.
21’inci yüzyılda evimiz neresi?
Arun Chaudhary’nin ardından Mesa Mesken Yönetim Kurulu Başkanı Mert Boysanoğlu ve Fütürist, Ekonomist ve Yazar Ufuk Tarhan, Brand Week Istanbul sahnesinden katılımcılara şu soruyu yöneltti: “21’inci yüzyılda evimiz neresi?”
Evimiz dediğimiz yerin tarih boyunca nüfus hareketlerine ve ihtiyaçlarımıza göre değiştiğini belirten Ufuk Tarhan, değişimde etkili olacak başlıkları demografik, ekolojik, ekonomik, politik, sosyolojik ve teknolojik olarak tanımladı ve ekledi: “Sürekli değişim içinde olan bir dünyada barınmaya çalışıyoruz. O yüzden ‘21’inci yüzyılda nerede barınacağız?’ sorusunu yanıtlarken bu başlıklardaki dönüşümleri her zaman göz önünde tutmalıyız.”
Mert Boysanoğlu ise ev odaklı yaptıkları araştırmanın sonuçlarını paylaşarak, yaşanan hareketliliğe ve mevcut duruma dikkat çekti. Öyle ki araştırmaya göre ev sahipliği oranı yüzde 56, kirada yaşayanların oranı yüzde 84. Yine son yıllarda ev değiştirme sıklığının artması, apartmanda yaşayanların oranının yüzde 83 olması ve insanların kendilerini ait hissettikleri yeri ailesiyle beraber yaşadıkları yer olarak ifade etmesi araştırmanın diğer çıktıları arasında yer aldı.
Peki, bundan sonrası nasıl olacak? Barınma ihtiyacını gidermemizin yettiği bir dönemden, artık çevreye zarar vermeden inşa edilmiş, sürdürülebilir koşullara sahip evlerde yaşama ihtiyacının doğduğu bir döneme geçiş yapıyoruz. Tarhan, 21’inci yüzyılda evimizin enerjinin yanında internetle yönetilen, şarj noktalarının olduğu, eklektik ve oksimoron barınma alanları olacağını söylerken, Boysanoğlu buna şu eklemeyi yapıyor: “21’inci yüzyılda mimarların inşa etmek istediği şey aidiyet.”
Kolay fakat uzun bir süreç: Finansal sağlık
Garanti BBVA’dan Mahmut Akten ve Işıl Akdemir Evlioğlu, Inspiration Hall’da “Gerçekçi Bir Gelecek İçin Finansal Sağlık” konusunu ele aldı. Akten ve Akdemir Evlioğlu’na göre finansal okuryazarlık ve finansal sağlık birbirinden farklı kavramlar. Finansal okuryazarlık, finansal işlemlerinizi temel seviyede anlayabilip buna göre hareket etmek anlamına geliyor. Finansal sağlık ise aslında finansal okuryazarlığınızı daha geniş bir bakış açısına dönüştürmek demek: Gelir-gider tablonuzu net bir şekilde okuyabilmek, bütçenizi yönetebilmek, borçları öngörebilmek ve geleceğe dair finansal tamponlar veya birikimler oluşturabilmek finansal sağlığı oluşturan temel yeteneklerden bazıları.
Akten ve Akdemir Evlioğlu, finansal sağlığa erişmek için üç adım sunuyor. İlk adım bankaların müşterilerine finansal farkındalık sağlaması, ikinci adım bu farkındalığı tasarrufa dönüştürmek, üçüncü adım ise planlı harcamaya ve gelecek için olası gelir-gider tablolarını çıkarmayı sağlamak.
Finansal anlamda sağlıklı olmak, görüldüğü üzere kolay fakat uzun soluklu bir süreç. Bu noktada finansal sağlığına kavuşmak isteyen kişilerin çalıştıkları bankalardaki temsilcilerle el ele hareket etmesi ise oldukça önemli.
Türkiye Gündemi: Orta Sınıflar Eriyor
Bloomberg HT Program Sunucusu Güzem Yılmaz Ertem’in moderatörlüğünde Bloomberg HT Genel Yayın Yönetmeni Açıl Sezen ve Bloomberg HT Haber Yorumcusu Gökhan Şen’in bir araya geldikleri oturumda gündem Türkiye’deki orta sınıflardı.
Orta gelir düzeyine sahip insanların hayatta kalma mücadelesinin devam ettiğine değinen Açıl Sezen, en büyük sorunumuzun günümüz gençliğinin refaha erişemeden yaşlanması olduğuna dikkat çekerek gençlerin gelirlerini artıramazsak bakmak zorunda olduğumuz bir yükümlülüğe dönüşeceklerinin altını çizdi: “Doğru politikalarla orta sınıfın gelirini düzeltmeliyiz, bunun için de enflasyonu çözmemiz lazım.”
Enflasyonla mücadele ederken orta sınıfların göz ardı edildiğini söyleyen Şen ise orta sınıfı yalnızca işsizlik üzerinden konuşarak yanlış bir yaklaşım izlediğimizi belirterek, “Orta sınıflar eriyor mu sorusunun karşılığı sadece harcamayla ölçülmemeli, beyin göçü de buna dahil” dedi. Enflasyonun olduğu yerde hizmet kalitesinin de insan kalitesinin de düşeceğine işaret eden Şen’in markalara da bir tavsiyesi oldu: “Dünyadaki her şeyle rekabet hâlindeysen sürekli takip hâlinde olmalısın. Kişisel çabaların da önemli bir payı var bunda. Markaların tüketicilerin gelirlerinin eridiğini görmesi gerekiyor.”
“Sesli izlenme oranı en yüksek Meta ürünü IG Reels”
18-24 yaş arasının yüzde 21’inin sosyal medya influencer’larından etkilenerek alışveriş yaptıklarını söyleyerek konuşmasına başlayan Meta Türkiye Creative Shop Kreatif Stratejisti Görkem Yeğin Mert, “gördüklerimiz satın alma kararlarımızı etkiliyor” diyor.
Meta ürünlerini ve markaların bu ürünleri nasıl kullanmaları gerektiğini detaylandıran Yeğin Mert, Meta ürünleri içerisinde gelmiş geçmiş en fazla sesli izleme oranının IG Reels’ta olduğunun ve tam da bu nedenle mecranın özellikle cingıl kullanmak isteyen markalar için çok uygun olduğunun altını çizdi.
“Tüketicilere sorulduğunda markalı içerik reklamlarını geleneksel reklamlara kıyasla iki kat daha fazla tercih ettiklerini söylüyorlar” diyen Yeğin Mert, IG Reels’ta öne çıkmak için mühim olan beş unsuru şöyle sıraladı:
- Deneyin: Açıları, geçişleri, hoşunuza giden özellikleri deneyin, hangi içeriklerin daha iyi dönüşler aldığına bakın.
- Size dair eşsiz bir şey ortaya koyun: İçeriğe markaya dair özellikler entegre edin, bu şekilde akılda kalıcılığı artırabilirsiniz.
- Trendleri takip edin: Topluluklara size katılabilecekleri ve etkileşime geçebilecekleri olanaklar açın.
- Basit tutun: Mesajınızı tek bir mesaja indirin ve eğlenceli bir şekilde vermeye çalışın. Alanın kendisi halihazırda çok dinamik olduğu için sadelikten yana olun.
- Kendiniz trend yaratın: Toplulukların takip edeceği yeni bir trendi siz yaratın ve kendi topluluğunuzu oluşturun.
Ön kabulümüz: Her şey yanlış
Uluslararası stratejik tasarım atölyesi The Wrong Department Kurucu Ortağı ve The Office of Future Interactions Kurucusu Matt Wade, “Şu an her şey biraz karman çorman” cümlesiyle başladığı konuşmasında stratejik tasarıma yeni bir bakış açısı getirdiklerine değindi.
Hiçbir şeyin doğru olmadığını, her şeyin yanlış olduğunu kabul ederek bu işe başladıklarını belirten Wade’e göre tasarım ve bilim birlikte bir eğride ilerleyen iki unsur ve tasarımcı ile bilim insanı arasında eşit bir partnerlik ilişkisi var. “Design thinking” kavramında “thinking” kelimesinin üzerini çizen Wade’e göre “design thinking” dediğimiz şey çok döngüsel bir hâle geldi, bu aslında tasarım ve bilimin birleşiminden farklı bir şey değil.
E-ticaretin geleceği
Serdar Kuzuluoğlu moderatörlüğünde ve Vodafone sponsorluğunda, Vodafone Head of Marketplace Uğur Sennaroğlu, Sahibinden.com CMO’su Nazım Erdoğan ve Hepsiburada CMO’su Ender Özgün’ün katılımıyla gerçekleştirilen “Markaların Geleceği E-ticaret” oturumunda pandemiyle birlikte sektörün değişen dinamikleri ele alındı.
Oturumda öne çıkanlar şöyleydi:
- Deneyim derinleştikçe tüketiciyle ilişkiler de gelişiyor. Geleneksel deneyim ve fiziksel dokunuş dijitalleşmenin yanında var olmaya devam edecek. Marka konseptinde dijital/fiziksel ayrımı ortadan kalkacak. Önemli olan tek husus ne olursa olsun, müşterinin ihtiyacını karşılamak olarak kalacak.
- Makinelerin konumu giderek güçleniyor. Müşteriye deneyim sunabilmek için artık datayı makineler işliyor. Pazarlamacılar belirli bir personayı oluşturarak makinelere amaçları tanımlıyor.
- Mühim olan müşteriyle temas sıklığını ve sayısını artırarak “yanındayız” mesajını vermek ve hatırlanırlığı artırmak.
- Geleneksel dönemde ayrıştırıcı unsur olan ürün-fiyat konusu ortadan kayboluyor.
- Şirketlerin ne şirketi olduğunun bir önemi olmayacak. Güven, deneyim ve amaç odaklı şirket olarak müşteride doğru alışkanlık yaratmak mümkün olacak.