Site icon MediaCat

‘Oynadığım reklamın hayat tarzıma zıt düşmemesi gerekiyor’

Bir kez daha farklı bir tarzı denediği albümünün çalışmalarına ve TRT Müzik’teki programına devam eden Şevval Sam, aynı zamanda Bellona’nın yeni reklam yüzü olarak son dönemde farklı mecralarda sıkça karşımıza çıkıyor.  

Yavuz Turgul’un size Süper Baba’da rol vermesinin ardından hayatınızda ne gibi gelişmeler yaşandı?
 
Müzikte profesyonelleşmem bile pek çok insana göre geçtir. Bunun sebebi müziği çok yönlü algılamam ve tek bir tarzda odaklanamamam. Bugün durduğum yerde bütün istediklerimi hayata geçirebilecek noktaya geldim. Aynı şey hayata karşı duruşumla da alakalı. Bilgi topladığım dönemler olduğu ve birçok şeye ilgi duyduğum için, o zamanlar halen bir araştırma dönemindeydim. 21 yaşındaydım. O zamanlar o yaştakiler çocuktu, hayatı algılayışları şimdikiler gibi değildi. Reklam filmlerinde oynuyordum, cingıllar seslendiriyordum. Güzel Sanatlar Fakültesi’nde okuyordum ama grafik bölümü de benim için tek seçilecek alan değildi. Hayat bana öyle bir fırsat getirdi ve ben tamamen tesadüfen başladım bu işe. 19 yaşında evlenmiştim, o bile erken sayılır. Metin’le bir Akbank reklamında oynamıştık. O reklamın üzerine bir telefon geldi. Televizyon seyretmediğim için Süper Baba gibi bir dizinin takipçisi değildim. Süper Baba dizisinde bir rol teklifimiz var, deneme çekimine bekliyoruz, dediler. Deneme çekimine gittim, o sırada eğleniyorum, hiçbir şeyin farkında değilim. Bir metin verdiler, okudum. Sonra seçildim, Deniz Öğretmen olarak Süper Baba’ya başlıyorsun dediler. O zaman üç tane dizi var; Bizimkiler, Şehnaz Tango ve Süper Baba. Röportaj teklifleri geldiği zaman ben yavaş yavaş korkmaya başladım. Kapak yapacağız sizi, dedikleri zaman “o zaman asla olmaz” pazarlıkları yapıyordum. Diziden ayrıldıktan sonra başka talepler geldi. Feride diye bir dizide oynadım. Baktım ki talepler çoğalmaya başladı, ben bunu meslek olarak yapmaya başlıyorum, dedim. Oynadığım rol üzerinden insan psikolojisine dair çıkarımlar yapma meselesi hoşuma gitmeye başladı.
 
Müzik çalışmalarınız için sizi anneniz mi yönlendirdi?
Bizim ailede kimse kimseyi yönlendirmez. Müzik benim daha iyi konuştuğum bir dil. Annem, babam, ablam, bu işi profesyonelce yapan yapmayan tüm yakınlarım hep müziğin içinde olmuş. Eldeki hazır imkan benim için cazip değildi, bu yüzden oyunculukla uğraştığım için daha memnundum. Müzikle ilgili araştırmalarım devam ediyordu, her dönem başka bir tarzla ilgilendim. Bu kadar fazla ilgi duyunca da nereden başlayacağımı uzunca zaman kestiremedim. İki sene boyunca, Vakt-i Kerahat diye bir radyo programı sundum ve bununla ilgili beni Kalan Müzik’e yönlendirdiler. Taş plak ve radyo kayıtları ile iki sene geçirdim ve zeminimi alaturka olarak belirledim. Orada etnik müziğe, devrim şarkılarına, film müziklerine dair ciddi şeyler öğrendim. Alaturka şarkılar söyleyen bir anti-kahramanı canlandırdığım Yaşanmış Şehir Hikayeleri adlı bir dizide oynadıktan sonra alaturka bir albüm yapmaya karar verdik. Müzik yolculuğum da öyle başladı.
 
Her albümünüzde ayrı bir tarz deniyor oluşunuza gelen eleştirilere ne yorum getiriyorsunuz?
İnsanlar etiketlerle fazla ilgileniyorlar ama ben şekilci biri değilim. Sanat zaten bir ifade biçimi, her parçamdan yeni bir şey çıkmasa, ortaya koyacak bir malzemem olmaz. İnsanlar alaturkacı etiketi bastılarsa bana ne! Bazen içinizdeki cerahati çıkartır ve ondan kurtulur, başka bir şeye yoğunlaşırsınız. Sinemada insanlar farklı roller oynadıklarında alkış alıyor, neden müzikte farklı tarzlar söylenince böyle bir eleştiri geliyor, bunu anlayabilmiş değilim. Alaturka yaptım, dünya müziği tarzında albümüm oldu, Karadeniz türkülerinden oluşan bir albümüm var, şimdi çok farklı bir tarz üzerine çalışıyorum. Ben ne gerçekten alaturkacıyım çünkü 30’larda-40’larda yaşamadım, ne gerçekten arabeskçiyim çünkü öyle bir hayattan gelmedim, ne gerçekten Karadeniz türküleri okuyabilirim hayat boyu çünkü Karadenizli değilim. Ama nasıl Gülbeyaz’ı bir Karadenizli kız gibi oynadım, şarkı söylemek de benim için bir çeşit oyunculuk.
 
Albümler dışında dizi veya film çalışmalarınız olacak mı?
Oyunculuğu çok seviyorum. Beni iyi ya da kötü oyuncu olarak nitelerler mi bilmiyorum, benim kullandığım yöntem tamamen el yordamıyla bulduğum bir yöntem. Kaldı ki bu iş çok eğlenceli çünkü bana bazen sadece Şevval olmak yetmiyor. Farklı hikayeler, farklı yaşam biçimleri çok renkli geliyor ve geçici olarak o insanların bedenlerinden geçip kendime geri dönüyorum. Bu süreç bana da katkı sağlıyor. Televizyon dizileri, çalışma koşulları itibariyle biraz sıkıntılı. Kaliteden ciddi anlamda taviz verilirken doğallıktan uzaklaşılıyor. Doğallıktan uzaklaştıkça sahip olduğum oyunculuk algısını kaybetmekten korkuyorum. Bu anlamda benimle aynı dili konuşan, profesyonel bakan, insani koşullar teklif edenlerle bir dizi çalışması gerçekleştirebilirim. Komediyi çok seviyorum, böyle bir projede yer almak güzel olabilir.
 
Televizyon programı yapmak nasıl bir deneyim?
Müzikle ilgili merakım bitmiş olmadığı için her program benim için müziğe dair yeni bir şeyler öğrenme süreci. Farklı ve keyifli bir deneyim. Bunun haricinde konserlerde, özel gecelerde söyleyemediğim bir sürü şarkıyı söyleme fırsatım oluyor. Bunlar kayıtlı da olduğu için arşiv niteliğinde. Konuklarımızı Kalan müzik danışmanlığında biz seçiyoruz.  Ağırlıklı olarak benim takip ettiğim müzisyenleri davet ediyoruz. Reyting kaygımız yok, çok popüler bir sanatçıyı da çağırabiliriz ama aynı dili konuşmuyorsak benim için o program gitmez. Seçimlerimizi, aynı dili tutturabileceğimiz, farklı tarzlarda müzisyenlerden yana kullanıyoruz. Güzel insanlarla ve çok uzun zamandır bir arada olduğum orkestramla müzik yapıyor olmak ve bunu daha geniş kitlelerle paylaşmak heyecan verici.
 
Daha önce sizi Eti Form’un reklamında görmüştük. Bellona’dan bu reklam kampanyası teklifi nasıl geldi?
Firma, onların yüzü olmamı teklif ettiğinde çok fazla düşünmedim,kabul ettim çünkü Bellona iyi bir marka. Bunun yanında kurumsal olarak hayata karşı duruşuma ters gelen bir özellik söz konusu değil.  Bir firmanın reklamlarında oynayacaksam o firmanın benim yaşam tarzıma çok zıt düşmemesi gerekiyor. Mesela bir hamburger-sucuk reklamında oynayamam çünkü vejetaryenim. Öte yandan reklam da, bir oyuncu için iş mahiyetini taşır.Bir hizmet talep ederler, siz de karşılığında isminizi ve yüzünüzü verirsiniz. Hem yapmak istediğim birtakım şeyler için maddi imkanlar gerekiyor; bu kimi zaman hayvan barınağına yardım olabilir, etrafımdaki ihtiyacı olan bir dostuma yardım olabilir. Bir kadın ve anne olarak, bir insan olarak kimseye muhtaç olmadan yaşamak ve güçlü bir duruş için reklam, iyi bir fırsat.
 
Size müzikal teklifleri geliyor mu?
Türkiye’de adam gibi müzikal yapılmıyor ki! Yapmaya niyetlenen varsa, aklı olanın bana teklif getirmesi lazım. Oyuncuyum, müzisyenim, dans ediyorum. Birinin müzikal yapmaya niyetlenip bana teklif getirmemesine şaşırırım 
Exit mobile version