TBWA\Hindistan CEO’su dağlardan liderlik dersi alıyor

25 yılı aşkın deneyimi ve Hindistan’ın “En Etkili 20 Reklamcısı” arasında yer almasıyla tanınan Govind Pandey, TBWA\Hindistan’ı küresel ağın ‘Disruption®’ felsefesi doğrultusunda dönüştürürken, ülkenin en iddialı markalarıyla güçlü ve anlamlı işbirlikleri kuruyor.

Govind, liderlikteki başarısını sadece deneyimine değil, iş dışında da çeşitli ilgi alanlarına bağlıyor: Dağcılık, uzun mesafe bisiklet ve maneviyat.

LBB’den Sunna Coleman ile yaptığı röportajda Govind, günümüz liderlerinin “emretmek” yerine “yönlendirebilme” yeteneğine sahip olması gerektiğini anlatıyor ve hobilerinden iş hayatına taşıdığı beklenmedik dersleri paylaşıyor:

Yaratıcı bir sektörde etkili bir lideri belirleyen nitelikler sizce nelerdir?

Yaratıcı bir sektörde başarılı bir lider, iki zıt özelliği aynı anda taşıyabilmeli: netlik ve kaos. Fikirleri korurken, aynı zamanda titizliği de talep etmelisiniz. Sadece fikirlerin nasıl şekillendiğine değil, aynı zamanda sonuç üretip üretmediğine de dikkat etmek gerekir.

Empati, merak ve cesaret vazgeçilmez. İnsanlar sadece yetenekli olduğunuz için sizi takip etmez; bir liderin yanında çalışırken daha cesur, daha keskin ve işine daha canlı bağlı hissederler. Bununla birlikte yaratıcılığı somut sonuçlara dönüştürme sorumluluğunu unutmamak gerekir.

Reklamcılıkta yaratıcılığı iş hayatının gerçekleriyle nasıl dengeliyorsunuz?

Bunları birbirinin zıttı olarak görmüyorum. Yaratıcılık, reklamcılığın gerçeğidir: Çığır açan fikirler olmadan iş sonuçları zayıf kalır. Ama tersi de geçerli: Fikirler müşteri büyümesine hizmet etmezse sadece keyfi bir uğraş olur. Ben köprüde oturuyormuş gibi hareket ederim; yaratıcılık ticarete hizmet eder ve ticaret yaratıcılığın gelişmesini sağlar.

İlgi alanlarınız arasında dağcılık, uzun mesafe bisiklet ve maneviyat var. Bunların iş hayatınızı nasıl etkilediğini anlatabilir misiniz?

Dağcılık bana alçakgönüllülüğü, bisiklet sürmek dayanıklılığı, maneviyat ise anda olmayı öğretiyor. Bu üçü de liderliğin fethetmekten ziyade uyum kurmakla ilgili olduğunu hatırlatıyor: arazinin ritmine, sürecin temposuna, gerçeğe uyum sağlamak. İş hayatına yansıması, tırmanışta sabır, zorlu süreçlerde direnç ve karar anlarında netlik şeklinde oluyor.

Liderliğinizin sınandığı bir anı paylaşabilir misiniz?

Yıllar önce, inancını kaybetmiş bir ekibin başına geçtiğimde, moral bozuk ve yaratıcı enerji tükenmişti. Bunu bir günde düzeltemeyeceğimi biliyordum. Bu yüzden varlığıma yatırım yaptım: İnsanlarla daha çok vakit geçirdim, müşterilere beklenenden fazlasını sundum ve yavaş yavaş güveni yeniden inşa ettim. Liderliğin çoğu zaman kahramanca konuşmalardan çok, tutarlı bir şekilde “orada olmak” olduğunu bu süreç öğretti.

Hız ve özgünlük gerektiren bir sektörde genç liderlere ne tavsiye edersiniz?

Özünüzü koruyun. Hızı telaşla karıştırmayın. Hızlı hareket edin ama düşüncesizce değil. Özgünlük, popüler trendleri kovalamaktan gelmez; kendinizi, işinizi ve kültürü derinlemesine tanımaktan gelir. Bu temelde hareket ederseniz, hızlı olsanız da sürüklenmezsiniz.

Dinlemeyi konuşmaktan önde tutun. Zor zamanlarda ekibinizin yanında olun. Kendi fikirlerinize aşık olmayın; çözmeye çalıştığınız probleme aşık olun. Ve asla hareketi ilerleme ile karıştırmayın. Bu ilkeler, yapay zekâ öncesinde işe yarıyordu, sonrasında da işe yarayacak.

Önümüzdeki on yılda liderliğin rolünü nasıl görüyorsunuz?

Liderlik, “emretmekten” “yönlendirmeye” doğru kayıyor. Artık odadaki tek ses olmak yerine, birçok sesin uyum içinde çalabileceği bir ortam yaratmak olacak. Teknoloji hızlandıkça liderlerin daha insanî olması gerekecek: Daha çok anlam yaratma, duygusal netlik ve kültürel yön bulma üzerine odaklanacak.

Yolculuğunuzdan aktarabileceğiniz en önemli felsefe nedir?

Varlığınızı asla başkasına devretmeyin. İster bir toplantıda, ister dağda, ister sessiz bir anda olsun, tamamen orada olun. Varlığınızı hissettirdiğinizde, insanlar bunu hisseder, fikirler netleşir ve gelecek mümkün hâle gelir.