MediaCat

Tasarımın ödülü olur mu?

Ödül tek başına bir yeterlilik göstergesi midir? Hayır. Yalnız şunu da unutmamak gerekir ki, tasarımcının aldığı ödülün mükâfatı sektördeki arkadaşlarının alkışları değil, müşterilerinin algısı üzerindeki etkisidir.

Tasarımın ödülü olur mu?

Ödül kazanmak mutluluk verici bir deneyimdir. Birikim ve deneyimleriyle jüri üyesi olmaya hak kazanmış sektör profesyonellerinin ortak bir görüşle sizin işinizi ödüllendirmiş olmaları gururunuzu okşar, müşterilerinize karşı elinizi güçlendirir, sağlayacağı farkındalıkla önünüzde yeni kapılar açar.

Peki ödül, tek başına bir yeterlilik göstergesi midir? Hayır. Yalnız şunu da unutmamak gerekir ki, tasarımcının aldığı ödülün mükâfatı sektördeki arkadaşlarının alkışları değil, müşterilerinin algısı üzerindeki etkisidir. Müşteri; projesini teslim etmek istediği iki tasarımcı adayını yan yana koyup incelerken birinin ödülü olduğunu fark ederse ona bakışı elbette daha olumlu olacaktır. Ödülü olmayan tasarımcı daha yetenekli olsa bile…

Ödüle layık iş yapmak

Eye On Design’da yayımlanan bir makalede, Wolff Olins’in tasarım direktörü Lisa Smith’in şu ifadeleri yer almıştı: “Gençken, D&AD Pencil, Cannes Lion gibi ödüller beni heyecanlandırırdı. Olgunlaştıktan sonra, sektörden herhangi bir ödül almanın önemsiz olduğunu fark ettim. Asıl önemli olan, yaptığım işin insanları gerçek anlamda etkileyebilmesiydi.”

Smith, hayatına yön veren ustalarından birinin şu sözünü de hiç unutmamış: “Proje ne olursa olsun, onu ödül almaya layık bir biçimde yap.”

Bu önemli tespitin bir benzerini, değerli öğretmenim İlhan Bilge de yapmıştı. “Sene sonunda kendimi değerlendiririm; ödül etkinliğine gönderebilecek kalitede iş yapıp yapmadığıma bakarım, yapmamışsam kendime kızarım” demişti. Mesele; ödülü kazanıp rafta sergilemesi değil, ödüle layık olduğunu düşündüğü bir işi üretip üretmediği konusunda her yıl kendini sorgulamasıydı.

Ödül etkinlikleri adil midir?

Ödül etkinlikleri, genelde, ödül kazananlar için adil, kazanamayanlar için ise şaibelidir. Geçtiğimiz günlerde, GMK’nın 40’ıncı ödül etkinliğinde jüri üyeliği yapma ayrıcalığını yaşadım. Çok keyifli bir deneyimdi. Birbirinden güzel işler gördük, saatlerce karşılıklı konuşup tartışarak en iyileri seçmeye çalıştık. İşlerin altında, yapanların adı ya da ajansı yoktu. Sadece projeler ve fikirlerin çıkış noktalarına dair cümleler vardı.

Süreç tamamlandı, ödül etkinliğinin günü geldi. Etkinlik, pandemi nedeniyle internet üzerinden yayınlandı. O sırada, ekranın sağında izleyicilerin yorumları görülüyordu. Her kategorinin kazananı açıklandıktan sonra, bir kesim kazananı tebrik edip işi övüyor, bir ya da iki kişi de kazanamamış olmalarının arkasındaki “büyük oyunu” çözmeye çalışıyordu. Biri gençlere bilinçli olarak ödül verilmediğini iddia ediyor, bir diğeri kazananların zaten önceden belli olduğunu söylüyordu. Gerçeklik payı olmadığının canlı tanığıydım.

Ödül almak ile almamak arasındaki çizgi

Büyük ölçüde göreceli olan tasarım gibi bir olguya ödül verildiğinde, düş kırıklıklarının ve suçlama refleksinin ortaya çıkması doğaldır. Düşünün. O etkinlikte benim yerime bir başka tasarımcı jüri üyesi olsaydı, belki de verilen ödüllerden 5-6’sının adresi değişecekti. İşte ödül almak ile almamak arasındaki çizgi aslında bu kadar ince. Genç tasarımcılar bunun bilincine varmalı, kırılgan olmamalı ve yaptıkları işin iyiliğine odaklanmalı.

Yarışmalar elbette önemlidir ama yarışma kazanmayı hayat amacı haline getirmek, kazanamayınca yıkılmak, Lisa Smith’in ve İlhan Bilge’nin vurguladıkları asıl önemli noktayı kaçırmaktır: “Proje ne olursa olsun, onu ödül almaya layık bir biçimde yap.”

Onu başardığın zaman, asıl büyük ödülü zaten almış olacaksın.

Parolanı mı unuttun?

Kullanıcı adını ya da e-posta adresini gir. Sana bir e-posta göndereceğiz. Oradaki bağlantıya tıklayarak parolanı sıfırlayabilirsin.

Your password reset link appears to be invalid or expired.

Giriş

Gizlilik Politikası

Add to Collection

No Collections

Here you'll find all collections you've created before.