İnsan sürüsünü selamlayın.

Pek az, hatta hiç tanıtım yapılmadığı halde cep telefonu ile mesajlaşma gibi bir sosyal olayın nasıl patlama şeklinde geliştiğini açıklayabilir misiniz? Meksika dalgasının nasıl meydana geldiğini? Sanal ortamda toplulukların nasıl oluştuğunu? Grafitinin yayılarak şehir manzaramızın bir parçası haline gelmesini? Veya daha da duygusal bir olay olarak, trafik kazalarında kaybedilen kişilerin ardından yol kenarlarında çiçeklerle anma noktalarının oluşmasını?

Kitle davranışına ilişkin iyi bir açıklamanız yoksa, bunu değiştirmeniz de pek mümkün olamaz. İşte bu yüzden pek çok hükümet gerçek değişimi yaratmak için çabalar durur, o kadar çok pazarlama bütçesi harcandığı halde satışlar bir türlü artmaz, çoğu şirket birleşme ve satın alma işlemi, şirket hisselerini düşürür ve şirket içi değişim projeleri uzun vadede gerçekleştirilemez.

Sürü, kitle davranışını etkileyebilmek için sürdürdüğümüz uğraşın sebebini ele almaktadır. Batı toplumlarında yaşayan bizler “insan olma” konusunda yanlış nosyonlara sahip olduğumuz için kitle davranışının mekanizması konusunda da yanılgıya düştük. Çok çeşitli kaynak, olay ve delilden yararlanan Mark Earls insanoğlunun aslında “ben” illüzyonu taşıyan bir “biz” türü olduğunu ortaya koymaktadır.

“Şaşırtıcı ve etkileyici.”
—The Guardian

“Temelde çok basit ve önemli olan bu fikir, bir noktada pazarlama hakkında bildiğimizi sandığımız her şeyi tersine döndürerek bireye yöneltti. Sosyal tabiatımızın gerçekleri ve yalanları üzerine getirilen etkileyici bir yorum, ‘birebir pazarlama,’ ‘80:20 kuralı’ vb. eski dostları incelikle saf dışı ediyor.”
—Adam Morgan, Büyük Balığı Yutmak kitabının yazarı