“Mimarlık doğaya bakış açısını değiştirebilir”

Henüz doğada var olmayan ama var olması olası türlere ve yaşam formlarına odaklanan spekülatif biyolojiyi tasarımla birleştiren Pınar Yoldaş, bizlere yaşama dair farklı bir perspektif sunuyor.

18.11.2022 - 17:23 | Gönül Hadımlı

"Mimarlık doğaya bakış açısını değiştirebilir"

Sanatçı ve akademisyen Pınar Yoldaş’la biyolojik tasarım ve mimarinin açtığı yeni ufukları, yapay zekânın sanata ve sanatçıya kazandırdığı yeni tanımlamaları konuştuk.

Dünya’nın kaynaklarını tükettiğimize bir türlü ikna olamadık. Siz de insanın Dünya’nın merkezinde olmaması gerektiğinden bahsediyorsunuz. Biyolojik tasarım ve mimari bu alanda nasıl yeni ufuklar açıyor?

İnsan pek çok başka varlık gibi evrimin ve doğanın bir ürünü, ne özel yaratıldı ne de özel bir konumu var. İnsan, çevresinde başka varlıklar olmadan sağlığını ve aklını koruyamaz. Çevresel çöküş durumunun ne kadar kritik olduğunu anlamak üçüncü bir göz ve ikinci bir yürek istiyor. Mimarlık bunu yaratabilir mi? Evet. Yaratmak da zorunda.

Doğal hayata ve doğaya bakış açısını mimarlık değiştirebilir. Yıkma, yapma, yok etme, talan etme yerine; üretme, büyütme ve yaşam verme eylemlerini üstlenebilir. Doğal yaşamı ve doğal mekânı arazi, arsa gibi görmek yerine onu koruyabilir. Çarpık kentleşme, hızlı büyüme gibi sorunları tersine çevirebilir; sürekli büyütmek yerine azaltabilir, eksiltebilir, yeşillendirebilir. Bunun en iyi örneği “rewilding” yani yabanlaştırma. Asıl anlamı incelmiş, yok olmuş doğal hayatın güçlendirilmesi ve geriye getirilmesi. Mimarlık bunu yapabilir. Biyolojik tasarıma gelince, burada iki eğilim var. Biri, doğanın formlarından ilham alma (biomorphism), ikincisi de doğanın fonksiyonel çözümlerinden ilham alma (biomimicry). Henüz doğmakta olan üçüncü bir alan da genetik bilimi, biyokimya, nanoteknoloji gibi pek çok alanın birleşmesinden oluşan bir alan.

Doğaya dönük teknolojilerle üretilmiş nesne ve yapılar çok heyecan veriyor, insanlar bu çözümleri çok seviyor.Ama burada bir risk var: “technofix”, yani bozulmuş her dengeyi teknolojiyle onarmaya çalışmak. Bu yollardan düşünerek, hissederek, sabırla geçmek gerekiyor.

Colorado State Fuarı’nın yarışmasında Jason Allen’ın “Théâtre d’Opéra Spatial” isimli yapay zekâ sanat eseri kategori birinciliği elde etmişti. Dijital dünya ve yapay zekâ sanata nasıl yeni tanımlamalar kazandırıyor?

Sanatın ne olduğundan, ne değer içerdiğinden bir türlü emin değiliz. Yapay zekânın en büyük getirisi, veritabanına koyulan imgeler üzerinden algoritmik işlemleri çok hızlı yapmasıdır. Yapay zekâ yaratıcı değildir, yaratıcılık hâlâ insan bedeninde gizli olan bir olgu. Asıl soru şu: yapay yaratıcılık mümkün mü? Benim duruşuma göre mümkün değil çünkü yaratıcılık insanın tüm bedeni ve çevresiyle ilişkisini içerir. Sentetik yaratıcılığa dair ne var diye düşünüyorum çünkü nörobilim henüz yaratıcılığı tam anlamadı, anlayacaktır.

Yapay zekânın sanatı nasıl dönüştürdüğüne gelince bu 70’lerde sorulan “kavramsal sanat, sanat mıdır?” sorusuna benziyor. Komutları insan tarafından verilmiş, dokusu, rengi daha önce insanlar tarafından yapılmış başka eserlerden harmanlamak suretiyle yapay zekâ tarafından üretilmiş bir eser, eğer ki izleyicinin zihninde “sanat eseri” algısını uyandırıyorsa demek ki sanat eseridir. Ama iyi sanat mıdır, kalıcı mıdır, sosyal etkisi nedir? Bunlar ayrı sorular.

Ben bu tartışmaları, çevresel ve kültürel sorunlarla dolu bir dünyada biraz küçük buluyorum. Şu an en elzem konu çevre krizidir. Diğer konular çevre krizine katkısı ve etkisi üzerinden ele alınmalıdır.

Yakın gelecekte sanatçı kavramı doğru keyword’lerle yapay zekâyı yönlendirenlere mi dönüşecek dersiniz?

Kesinlikle hayır. Dil insanın hâkim olduğu düşünce biçimlerinden sadece bir tanesi. Sadece dile ve komutlara dayalı sistemler insanın geniş yaratıcılık yelpazesinin bir kısmını temsil eder. Yine yüzeylerde bıraktığım izin bende yarattığı hisleri tercih ederim. Eski kafalı olduğumu sanmıyorum, bu yine insanın biyolojik ve kültürel evrimiyle ilgili. Sanatı vücudumuzu doğrudan kullanarak icra etmenin verdiği inanılmaz bir haz var, karmaşık bir tutku ve çaba… Bu gerçeği hiçbir şeyin değiştireceğini düşünmüyorum, ta ki bedenlerimiz bu şekliyle kaldığı sürece.

Ama ne olur, AI kullanarak eser üreten kişi daha çok para kazanır, bir milyon takipçisi olur, herkes ona hayran kalır, onun gibi olmak ister. Bu olur ve olmakta. Ama mutlaka bir yerlerde kendi sesiyle şarkı söyleyen, dokunduğu enstrümanla müzik icra eden, fırçasıyla tabloya dokunan, eliyle çamura şekil veren birileri olacaktır ve işlerini iyi yaptıkları sürece yarattıkları güç ve enerji diğer insanların bedenlerinde yankılanacaktır.

Giriş

Parolanı mı unuttun?

Parolanı mı unuttun?

Kullanıcı adını ya da e-posta adresini gir. Sana bir e-posta göndereceğiz. Oradaki bağlantıya tıklayarak parolanı sıfırlayabilirsin.

Your password reset link appears to be invalid or expired.

Giriş

Gizlilik Politikası

Add to Collection

No Collections

Here you'll find all collections you've created before.