DAS 16’nın en eğlenceli sunumlarından birine hiç şüphesiz Forty Two CEO’su siber güvenlik uzmanı Manny Barzilay imza attı. “Çocuklarımıza ve torunlarımıza faks, moto-kurye ve trafik lambaları gibi ‘manasız’ şeyleri anlatmak zorunda kalacağız, farkında mısınız?” sözleriyle sunumuna başlayan Barzilay, dijitalin yarattığı sürekli değişim ortamının yeni fırsatlar ve yeni tehditler anlamına geldiğini belirtti. Barzilay, Sony’nin Interview filmi nedeniyle Kuzey Koreli hacker’larla yaşadığı sorunu, Suudi Arabistan’da eşcinsellerin eşlerini aldatan insanların intiharı veya tutuklanmasına neden olan Ashley Madison vakasını ve Hollywood yıldızlarının bulut teknolojisinin ‘gazabına’ uğradıkları örnekler üzerinden bugün siber güvenlik açığı nedeniyle yaşanabilecek örneklerden birkaçını hatırlattı.
İnsanların dev teknoloji şirketlerine duydukları güveni kaybettiklerini ve bunun büyük bir sorun olduğunu ifade eden Barzilay, “siber güvenlik” kavramının sınırlarını belirleyen sorunun yıllar içinde nasıl değiştiğini şu sözlerle özetledi: “Eskiden siber güvenlik uzmanları kendilerine şunu sorardı: Biri bizi hack’leyebilecek mi? Bu, değişmeli. Her şeyin hack’lenebileceğini kabul etmek zorundayız. Artık sormamız gereken zor soru şu: Hack’lendiğimizde ne yapacağız?”
Eğlenceli sunumunu tamamlamadan katılımcıları -bir parça kötümser sunumunun yarattığı etkiyi kırabilmek adına- cesaretlendiren Barzilay “Bir hacker gibi düşünmekten çekinmeyin. Her şeyden şüphe duyun ve siber güvenliğin bir teknoloji sorunu değil bir ‘iş’ sorunu olduğunu sakın unutmayın” sözleriyle sahneden ayrıldı.
Global dijital ekonomi ve telekomünikasyon endüstrisine etkisi
Menny Barzilay’ın ardından sahne sırası Telekomünikasyon Stratejisti Martin Creaner’deydi. Telekomünikasyon sektörünün dijital devrimle gelen nice fırsatı kaçırdığını ve bunun önemli bir sorun olduğunun altını çizen Creaner “İçinde bulunduğumuz dijital çağın en çok TELKO şirketlerine yarayacağını düşünüyorduk. Ancak hiç de umduğumuz gibi olmadı. TELKO’nun geleceği dijitalin nimetlerinden ‘faydalanmakta’ değil; onu özümsemekte” dedi.
Geçmişte yalnızca TELKO firmalarının verdiği hizmeti bugün itibarıyla onlardan daha iyi sunan nice mikro-şirketin faaliyette olduğu bir pazarın farkında olmamız gerektiğini belirten Martin Creaner, TELKO firmalarının bu yeni pazara sunmaları gereken yepyeni servisler oluşturmak durumunda olduğunu belirtti. 2015 tarihli Forrester menşeli bir rapora atıfta bulunan Creaner, tüketicilerin dört temel motivasyona (konfor-çeşitlilik-bağlantılı olma hali-eşsizlik) sahip olduklarını ve hangi sektörde olursa olsun herhangi bir ürün/hizmetin başarısının bu dört ihtiyaçtan kaçını karşıladığıyla doğru orantılı olduğunu söyledi.
Creaner, sunumunu TELKO firmalarının kaçırmamaları gereken, onlara yeni gelir kapıları oluşturacak ve yakın geleceğe damga vuracak 10 trendi paylaşarak tamamladı.
Creaner’e göre telkonun kaçırmaması gereken 10 trend:
Şehirler ve bilişsel çalışmalar
“Akıllı şehirler bir güzergah değil; evrimsel bir süreçtir.” Bu sözler şiarınız olsun ki şehrinizi daha yaşanabilir bir hale getirme iradeniz hiçbir zaman huzur bulmasın, çalışmaya devam etsin. IBM Akıllı Şehirler Başkan Yardımcısı Dr. Alexey Ershov “Şehirler ve Bilişsel Çalışmalar” başlıklı sunumunda IBM Analytics Center’ın lanse ettiği City HeartBeat uygulaması da aralarında olmak üzere, güncel veri analizleriyle kent hayatında gerçekleşebilecek dönüşümleri sıraladı.
Örneğin CityHeartBeat uygulaması acil durumlardan ulaşıma, su kaynakları yönetiminden suç oranlarına ve sivil katılama kadar birçok konuda bir şehrin muhtelif noktaları hakkında bilgiler paylaşabiliyor; bir yangının takip eden bir saat içinde şehrin hangi kavşaklarında trafik yoğunluklarına yol açabileceğini öngörebiliyor.
Akıllı şehir uygulamaları konusunda IBM ile işbirliğine giren Madrid ve Stockholm belediyelerine dair umut verici “optimizasyon sonuçları” duymak ister misiniz? Madrid, inşa ettiği sensörler ve veri analizi sistemiyle şehir hizmetleri konusunda yüzde 6’lık bir tasarruf sağlayabildi; IT maliyetlerini ise yüzde 20 oranında düşürebildi. Stockholm ise hava kirliliğini yüzde 14-18 oranında azaltırken, yoğun saatlerde şehir merkezine yolculuk ederken maruz kalınan bekleme sürelerini yarı yarıya indirdi. Şehir merkezindeki trafik yüzde 22 oranında azalırken merkezdeki perakendecilerin iş hacimleri yüzde 6 oranında artış gösterdi.
IBM, Smarter Cities Challenge Programı’na 2010 yılından bu yana 800’ü aşkın uzman ve yönetici atadı; 130’dan fazla şehirde uygulamalar geliştirdi. Elbette tam da bu noktada Wired kurucu editörlerinden Kevin Kelly’nin yıllar önce yaptığı bir yorumu paylaşmak faydalı olabilir: “Gelecek 10 bin start-up’ların iş planının formülü ne biliyor musunuz? Herhangi bir şeyi alın ve ona yapay zekâ ekleyin.” IBM’in de Watson ve Deep Blue gibi teknolojilerle tam da bunu yaptığını belirten Ershov, popüler kültürün distopik fantezilerine maruz kalan kulakları da teselli etmeyi ihmal etmedi: “Makineler sizin yerinizi almayacak. Aksine, tam yanınızda yer alarak sizinle birlikte çalışacak.”
Akıllı şehirleri yaratan megatrendler
Günün son bölümünün ilk oturumunda sahne Siemens’ten Julie Alexander’a aitti. Alexander Siemens’in Londra’daki Yetkinlik Şehirleri Merkezi The Crystal’ın kentsel gelişim direktörü ve yerel idarelerle akıllı şehir kapsamına giren alt yapı dönüşümleri ile ilgili çalışan ekibin başında. Bugünkü sunumunda katılımcılarla dünyada akıllı şehirler alanında yapılan son çalışmaları anlattı.
Alexander’a göre şu an dünyadaki büyük şehirlerin başa çıkması gereken dört megatrend var: iklim değişikliği, demografik dönüşüm, kentleşme ve dijitalleşme. Şehirler bu dört trendle başa çıkmak için dönüşmek ve dijitalleşmek zorundalar. Bu durum da akıllı şehir projelerinin ve bu projelere yönelik bir endüstrinin doğmasını sağladı.
Akıllı şehirler sivillerin söz sahibi olduğu yerlerdir
Akıllı şehirlerde sivil katılım üzerine bir sunum gerçekleştiren New York Üniversitesi’ne bağlı The Governance Lab’de Kullanıcı Deneyimi Direktörü Batu Sayıcı, dijitalleşmenin kamusal alanda hayatımızı nasıl daha da iyileştirebileceğini anlattı. Sözlerine internetin demokrasinin gelişimine katkı sağlayacak diyaloglar oluşturacağı tezinin çürüdüğünü ifade ederek başlayan Sayıcı, İsrail ve Gazze olaylarındaki twitter etiketlerini paylaşarak sosyal ağların sürekli olarak kendilerine dönmemizi sağlayan bir yönetim şekli benimsediğine ve sosyal ağlarımızı kendimize benzeyen insanların olduğu yerlerden seçtiğimizi söyledi.
Saydamlık, işbirliği ve katılım olmak üzere demokratik katılımda üç temel prensip sıralayan Sayıcı, bu temel prensipleri şehir planlamacılarına adapte edebilirsek daha verimli kararlarla şehir yönetimi sağlanabileceğini söyledi.
Sayıcı, 21’inci yüzyılın kentlerinde yönetişim için de üç değere değindi: açık veri, insan odaklı tasarım, sivil demokratik katılım. Sayıcı, şu tanımlamada bulundu: “Açık veri, devletlerin, şirketlerin vs. topladıkları dataları bilgisayarlar ve arama motorları tarafından indirilebilir okunabilir şekilde paylaşması.”
Açık verinin faydalarınıysa ise şöyle sıraladı:
İnsanları daha iyi anlamak için onları tasarım sürecine dâhil etmenin önemine dikkat çeken Sayıcı, kamusal tasarımda kamusal görevlilerin de bu sisteme dâhil olması gerektiğini söyledi ve bir örnek sundu: “Boston şehrinin sitesi de insan odaklı tasarıma geçti. İnsanlara ihtiyaçları sorularak süreç iyileştirilebiliyor.”
Sayıcı, son olarak sivil katılıma değinerek, sunumunu sonlandırdı.
Akıllı şehirler, bağlantılı yaşamlar
10’uncu yaşını kutlayan Digital Age Summit’in son oturumunda söz, etkinliğin ana sponsoru Türk Telekom’un Kurumsal Çözümler ve İş Ortakları Direktörü Ahmet Esat Sönmezer’deydi. Son 10 yılda Türkiye için 20 milyar TL yatırım yaptıklarını, önümüzdeki üç yıl içinde de 2 milyar TL daha yatırım yapacaklarını taahhüt ettiklerinin altını çizen Sönmezer’in sunumu, Türk Telekom’un sorumluluk bilinciyle hayata geçirdiği akıllı şehirleri temel aldı.
“Herhangi bir akıllı kent konsepti oluşturmak istiyorsanız, öncelikle akıllı kenti doğru tanımlamalısınız” diyen Sönmezer, Türk Telekom’un akıllı şehir anlayışını tek cümleyle açıkladı: “Akıllı şehirler bağlantılı yaşamı barındırabilecek yetkinlikte olan şehirlerdir.”
Karaman ve Antalya’da hayata geçirilen akıllıkenTT konseptlerinin sonuçlarını katılımcılarla paylaşan Sönmezer, Türk Telekom’un akıllı şehir konseptinde “birincil önceliğin vatandaşları mutlu etmek” olduğunun altını çizdi.
Dijital Liderler ödüllerine kavuştu
DAS 16’nın son sunumuna imza atan Ahmet Esat Sönmezer, etkinliğin kapanışından önce, iki gün boyunca etkinliğin sosyal medyadaki en aktif temsilcileri Dijital Liderler’e, aralarında Türk Telekom’un tarihine atıfla T175 adını alan akıllı telefonun da bulunduğu ödülleri takdim etti.
Kullanıcı adını ya da e-posta adresini gir. Sana bir e-posta göndereceğiz. Oradaki bağlantıya tıklayarak parolanı sıfırlayabilirsin.
Here you'll find all collections you've created before.